Tongue Fu - Sözlü Dövüş Sanatı Yazar: Sam Horn - Kitap Özeti










Okumuş olduğum kitapların özelerini ve aldığım notları blog sitemde başkalarına da faydalı olabilmesi, en azından fikir sahibi olabilmeleri açısından paylaşıyorum. 

Tongue Fu - Sözlü Dövüş Sanatı Yazar: Sam Horn



Yapmalıydın Demeyin Tavsiye Edin!

Yapmalıydın Yapmalısın etmelisin gibi Cümleler kurma. Çünkü asi dönemlerini yaşamakta olan çocuklar bağımsız olmaya çalıştıkları için, kendi yararına bile olsa iyi niyetli önerilere de başkaldıracaklardır. Bunun yerine Üniversiteye girmek istiyorsan sınava hazırlık kursuna gitmek, ders çalışmak senin yararına" de. Ya da belki ceketini giymek isteyebilirsin, dışarısı çok soğuk.
Yani "senin yararına" ya da "isteyebilirsin" gibi cümleler kullanmak çocukların kendi kararlarını vermelerine olanak tanır. Bu emir değil de öneri olduğu için işe yarayacaktır.

"Yapmalıydın"lar ben "sana demiştim" olarak algılanır. Büyük olasılıkla karşındaki neyi yanlış yaptığını zaten biliyordur. Bunun yerine "bu konuda şimdi ne yapacaksın?" diye sorun.
Hataya ve nerde yanlış yapıldığına değil çözüme ve nasıl düzeltilebileceğine odaklanın.
"Yapmalıydın!"lı cümle kurmak yerine "bundan böyle"li cümlelerle davranışları biçimlendirin. "Bir daha ki sefere" ile iyi olana yönlendirin. Geçmişe değil geleceğe odaklanın, odaklayın. "Beni hayal kırıklığına uğrattın" yerine "şimdi ne yapmayı düşünüyorsun" deyin.

Emir vermek yerine tavsiye ederek insanlara bunları kendileri istediği için yerine getirme fırsatını tanıyın.
Muhatabınıza ne yapmak zorunda oldukları yerine neyin ve neden yapılması gerektiğini anlatırsanız, kendilerine saygı gösterildiğini hissedip hemen harekete geçeceklerdir.

Emirleri Ricaya Dönüştürmek Kişilere Özerklik Sağlar!

Karşındakine sürekli kendi akılları yokmuş gibi davranılması bu kişileri son derece rahatsız edebilir. Bunun yerine özerklik tanı.

Saygı görmek için saygı gösterin!

Kendilerini işine adamış profesyoneller saygı görmeyi hak eder. Bu yüzden sert Bunun en güzel yolu sert emirler vermek yerine iş birliği istemektir.

Talimat verirken siz yerine biz demek gerekir. Çünkü insanlar saygı gördüklerinde zorla boğazları sıkıldığı için değil, akıllıca olduğunu gördükleri için doğru olanı yapmayı tercih ederler.

Lütfen ve rica etsem kelimelerini kullanmaktan çekinme. Birçok insan bunu hak eder.

Ne yapacağınızın söylenmesi tam tersini yapma isteği uyandırır. "Şunu yapmam lazım, bunu yapman gerekli" dersen "hiçbir şey yapmak zorunda değilim" hissi oluşur. Emirler ya da emir olarak algılanan nasihatler insanları sinirlendirir. Mecbursun yerine "yapar mısın" şeklinde ricalara dönüştürün. Kibar yaklaşımlar istediğinizi elde etme garantisi vermese de istediklerinizi daha çok elde etmenizi sağlar.

Emirleri ricaya dönüştürün!
Yönetici olmanın yol göstermenin, emir vermek ve insanlara kendilerinden ne beklenildiğini, onların ne yapması gerektiğini bildirmek değil insanlara ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını sağlayacak biçimde saygı göstermek olduğunu unutmayın.

İnsanlara ne yapmaları gerektiğini söylerseniz otoriter tarzınızı içerlemeye başlarlar, bunun yerine emirleri rica olarak söylerseniz insanlar kendilerine saygı gösterdiğiniz için sizi takdir ederler.

İnsanlara neler yapmaları gerektiğini dikte edip durursanız onlar da itilip kakıldıklarını hissederler. Lütfen" diyerek yardım isterseniz, onlar da işbirliği yapmak üzere motive olurlar.

-Şunu yine sen yapar mısın? Geçen harika iş çıkarmıştın.
-Hayır o kadar iyi değildim.
O zaman şimdi geçenkinden çok daha iyi yapma fırsatın var.

Kendinizi Aynı Tarafa Koyun!

İnsanlar bir ricada bulunduklarında onlara bunun neden yapılamayacağını söylemek yerine nasıl yapılabileceğini düşünün. "Yapamazsın, çünkü" diyerek yüzünüze çarpılan sözel kapılar gibi reddeden sözcüklerin yerine "tabii, ... olur olmaz, evet hemen" gibi sözel kapıyı açan yapıcı sözler koyun.
Böylece karşıdakilerin dikkatleri bir şeyin neden olamayacağını yerine nasıl ve ne zaman olabileceğine odaklamış olursunuz.

İnsanları uzaklaştırmayın, Yardımcı Olun!

Karşıdakine hayır demek onu sinirlendirir. "Yapamam çünkü"leri "evet olur olmaz mümkün"e çevirin.

Yollarını mı Kesiyorsunuz Yoksa Yol mu Gösteriyorsunuz?

İnsanları reddederseniz sizi isteklerini engelleyen acımasız biri olarak algılarlar, fakat yol gösterirseniz istediklerini elde etmenin sorumluluğu oluşur.
Hiçbir seçenek bırakmayan bir yanıtla kestirip atmak yerine uygulanabilir bir çözüm önermek takdirle karşılanmanızı sağlar.
İnsan ömrünün ikinci yarısı, sanki ilk yarıda biriktirmiş olduğu alışkanlıklarından başka bir şey değildir. Dostoyevski

Aynı Tarafta Olmak İçin Eylem Planı
Nelerin yapılamayacağını söylemek karşıdakinin engellendiği için sinirlenmesinler yol açar. Bunun yerine bazı koşullar yerine getirilir getirilmez yapılabileceğini söyleyin.

Bir şeyin neden uygulamaya konulamayacağının sebeplerini sıralamak yerine uygulamaya koymak için neler yapılabileceğini gösterin.

Engellere dikkat çekerek heveslerini kaçırmak yerine hedeflerine nasıl ulaşabileceklerini söyleyip motive edin

Kayıtsızlığı Eşduyuma Dönüştürün!

Kötü bir haber vermeniz gerektiğinde "hiçbir şey yok, hiç yolu yok, mümkün değil..." sözlerini kullanmamaya dikkat edin. "Değiştirmenin/yapmanın hiçbir yolu yok" yerine umutlu bir "Bakalım herhangi bir şekilde değiştirebilir/yapabilir miyim?" ile cevap verin.

Ricaları Yerine Getirmeseniz Bile, İnsanlara İlgilendiğinizi Gösterin!

Karşınızdakine yardımcı olmak için elinizden geleni yaptığınızı anlamaları ve sizi düşman olarak görmemelerini sağlar.
Nelerin asla yapılamayacağı yerine ne yapabilmeyi istediğinizi, nelerin olacağını umut ettiğimizi anlatırsak, duvarlar yerine köprüler kurmuş oluruz.

Sözlü Çıkmaz Sokakları Kapılara Dönüştürün!
İnsanlara her zaman istediklerini veremeseniz bile, en azından ilgilenebileceğinizi gösterin. Gerçekleri her zaman değiştiremeyeceğinizi unutmayın; ancak gerçekleri iletiş biçiminizi değiştirebilirsiniz ve bu da insanların gerçeklere verdikleri tepkiyi değiştirir. Onlar söylediklerinizden hoşlanmayabilirler, ama en azından haberciyi öldürme olasılıkları daha düşüktür, üzüldüğümüzü bilirlerse en azından cevabımızı nazikçe kabul etme olasılıkları da daha fazladır.

Hayır diyeceğiniz zaman ona yardım edebilmeyi istediğinizi söyleyin ve yardımcı olabilecek birini önerin.

Sözlerinizi Değiştirin Bakış Açınız da Değişsin!

Size ters bakan birine "Sorun ne?" Dediğinizde eğer daha önce sizinle bir sorunları yoksa bile, artık var demektir. Bunun yerine "ne var?" diyerek karşı tarafı suçlamak yerine, konuya yönelten tarafsız bir soru sorun.

Subjektif değil, Objektif Bir Dil Kullanın!
Shakespeare "İyi ya da kötü hiçbir şey yoktur; düşünmek onları öyle yapar," demiştir. Bir başka deyişle, koşullar kendileri iyi ya da kötü değildir; biz onları iyi ya da kötü şeklinde düşünür, yorumlarız.

Eğer tanımlarımızı abartırsak duygularımızı da abartırız, bu da sonuçları abartır. Olayları değerlendirmemiz aşırı olumsuz olursa, bakış açımız da öyle olacaktır.

Gerçeklere Uygun Bir Dil Kullanın!

Duygu; olayın kendisinin değil, o olayı nasıl yorumladığımızın bir yansımasıdır.

Kötü olaylar sonrasında "Bu doğru m? Doğru olan nedir?" diye sorun. "Bu tepkinin yararı mı zararı mı olacak?"

Tepki değil Karşılık verin.
Olaylar =>İlk Düşünceler => İncelenmeden => Karamsar Dil => Zararlı Tepki

Olaylar =>İlk Düşünceler => Bu Doğru mu? Doğru Olan Ne? => İsabetli Dil => Yararlı Tepki

Korkulan Davranışlara Değil, Arzulanan Davranışlara Odaklanın

Hiç bir yamaçtan kayarken kendi kendinize "umarım düşmem" dediniz mi? Daha önce düşmek hiç aklınıza gelmeyebilir, ama bir kez söyledikten sonra, başka bir şey düşünememişsinizdir.
İşte kendimize ya da başkalarına olumsuz biçimde ifade edilmiş emirler verdiğimizde olan da budur. Bundan böyle, dikkatinizi(sizinkini de, başkalarınınki de) tercih edilen davranış biçimine odaklayan bir dil kullanın. Sadece "ben ne istiyorum?" diye sorun ve sonra da onu belirtin.


"Yapma!"ları "Yap"a Çevirin!

Kusur bulmayın, çare bulun. -Henry Ford

Ne ararsak onu buluruz. Hata arsak, hata buluruz. Çare arasak, çare buluruz.

Ne Bekliyorsanız Onu Alırsınız!

Neyi yapmak istemediğinize odaklanmak yerine, istediğiniz şeylere odaklanın.

"Bilmek yetmez; uygulamak gerekir. İstekli olmak yetmez; yapmak gerekir." -Gothe

Göz önünde ve akılda tutmak niyetimizi uygulamamıza yardımcı olur.

"Olmaz"ları iletişiminizden çıkarmak için eylem Plan'ı

Karşınızdakine neler yapmasını istemediğinizi söylemek aynen onları yapmalarına yol açar. Bunun yerine ne yapmalarını istediğinizi belirtip olumlu örnekler verin.
Kesin bir dille nasıl davranmalarını istediğinizi söyleyin.
Neleri yapmamaları gerektiğine odaklanmak yerine ne yapmalarını istediğinizi söyleyin ki güveninize Layık davransınlar.


2.BÖLÜM

İŞBİRLİĞİ ORTAMI OLUŞTURUN(69)
Sinirlenmeyi Hızla Aşın!
Kendi Kendinize Sorun:"Ben olsam ne Hissederdim?"
Öfkeyi Eşduyuma Çevirin(Empati yapmak)
Eşduyum Tepkici Olmak Yerine Proaktif Olmanıza Yardım Eder!
Kendi Kendinize "Neden Bu Şekilde Davranıyor?" Diye Sorun

Başkalarının sınırlı algılamalarının bizi tanımlamasına izin vermemeliyiz. Virginya Satir
Aynı zamanda sınırlı algılamalarımızın da Başkalarını tanımlamasına izin vermemeliyiz. Antipati genelde cehaletten kaynaklanır.
Karşınızdakinin ağzının payını vermek yerine kendinizi onun yerine koyun. Bu tepki vermek yerine proaktif bir şekilde karşılık vermenize yardımcı olur.
Sinirlenmeyi Hızla Aşmak Için Eylem Planı
Öfkelendiğinizde olayları kendi bakış açınızdan görürsünüz. Bunun yerine karşınızdakinin bakış açısından görün.
Alınıp Anlayış göstermemek yerine eşduyum gösterip insanların elinizden geleni yaptığınızı bilmelerini sağlayın.
Bu şekilde öfkelerini sizden çıkarmalarını engellemiş olursunuz.

Şikayetleri "Kabul Et, Özür Dile ve Harekete Geç(KÖH)" İle Ortadan Kaldırın
Kabul edin, özür dileyin ve harekete geçin.
Mazeret bulmayın, düzeltin-Frank Hubbard

Kabul Et Ve Harekete Geç

Bir şeyin neden yanlış yapıldığını anlatmaktansa, doğrusunu yapmak daha kısa sürer-Henry Wadswordth Longfellow

Her zaman gerçekleri değiştiremeyebilirsiniz, ama gerçeklerle iletişimimizi, algımızı ve iletiş biçimimizi değiştirebiliriz. Bu da karşımızdaki kişinin bize vereceği karşılığı etkiler.

"Kabul Et, Özür Dile ve Harekete Geç" İle Şikayetleri Ortadan Kaldırmak İçin Eylem Planı
Olaylar karşısında neyin ve neden yolunda girmediğini anlatmayın. Kendi kendinize "Söyledikleri temelde doğru mu?" diye sorun.
Açıklama yapıp anlaşmazlığı uzatmadan açıklamayı kesin.
Kendilerini ne kadar Çaresiz hissettiklerini bilin ve duygularına anlayış gösterin.
Küçük bir özveride bulunup nezaket ile KÖH trenine atlayın.

Dinleyin!(syf84)
Dinlerken;
- Karşınızdakinin gözlerinin içine bakın.
- Ona doğru eğilin.
- Kaşlarınızı kaldırın.
- Onların düzeyine inin.

Dinlemeyi Öğrenin, Öğrenmek için Dinleyin!
Bir yöneticinin uygulaması: "Ofise döndüğümde bir dinleme saati koyacağım. O belirli saatlerde her şeyi bir yana bırakıp benimle Konuşmak isteyen ya da konuşması gereken insanların düşüncelerinin benim ilk önceliğim olduğunu hissetmelerini sağlayacağım."

İnsanlara tüm dikkatimizi vermek, tek başına onlara kendilerini önemli hissettirmenin en iyi yoludur.
İşin özünde "Sen şu an benim için en önemli şeysin. Herhangi bir şey yapıyor olabilirdim; ancak bütün dikkatimi sana vermeyi yeğliyorum." Demiş oluruz. Bu bir armağandır.

Anlaşmazlıkları Fun Fu ile Tatlıya Baplayın
Eksiklerimiz karşısında savunmaya Geçmek yerine dalga geçmeyi öğrenirsek, insanların bize çelmeleme girişimleri işe yaramayacaktır.

Sizinle alay eden kişi sizin öfkelendiğinizi görmek ister. Bu, "oltaya takıldığınızın" kanıtıdır. Komik bir cevap vererek hem dolayı yutmayı reddetmiş olursunuz, hem de soğukkanlılığınızı yitirmediğiniz için size saygı duyarlar.
İnsanların bam telinize basmalarına izin vermek yerine onlara cevaplar hazırlayın. Mizahla tepki verin. Böylece gerilimi eğlenerek dağıtmış olursunuz.

Hatalara Değil Çözümlere Odaklanın!

Bir tartışma karşılıklı hata bulmaya ve suçlu aramaya dönüştüğünde elinizi tıpkı bir polis gibi havaya kaldırıp bunu durdurun ve şunu belirtin; "Bir çözüm bulmak için buradayız hata bulmak için değil!".

Münakaşanın Hiçbir Yararı Yoktur!

"İki tartışmacının münakaşa ederek birbirlerini ikna ettiklerini hiç görmedim!"-Thomas Jefferson

Olaylarda kimin haksız olduğunu, durumun sorumlusunu bulup suçlamak yerine, durum hakkında neler yapılabileceğini düşünmeye çalışmak çok daha yerinde olur.

Tartışmayı Beyin Fırtınasına Dönüştürün!
Geçimsizliklere son vermek için bir hakem gibi T işareti yapın ve kesin!" deyin. "Birbirinize bağırmak bunu çözmeyecek. Bunun yerine bu hatanın bir daha olmaması için neler yapabiliriz ona odaklanalım" Bu insanları Anlamsız bir münakaşanın orta yerinde durdurup dikkatlerini "Kim yaptı?" suçlamalarından, eyleme yönelik "ne yapabiliriz?" düşünce tarzına yöneltecektir.

Suçluyu Bulabiliriz, ya da Durumu Düzeltebiliriz.
“Görevimiz geçmiş için suçlu bulmak değil, geleceğin gidişatını düzeltmektir.”-John F. Kennedy
Örneğin, Eğitim Kurulunda yöneticiyseniz ve ekibinizdeki biri yasalara aykırı bir eylemden suçlu bulunduysa, bu konuyu ele almak ve bu kişinin yaptıklarının ekibin geri kalanı tarafından onaylanmadığını ve desteklenmediğini belirtmek çok önemlidir. “Suçluyu göstermeye” mecbur kaldığınızı ve bunun her zamanki tavrınız olmadığını belirtmeyi ihmal etmeyin. “Keşke bunu yapmak zorunda kalmasaydım, çünkü bu şekilde çalışmaktan hoşlanmam. Ancak ne yazık ki bu, hepimizin birden sorumlu tutulmaması için yasadışı davranışlardan sorumlu kişiyi açıklamamı gerektiriyor. Sonra, yönetim kurulu olarak böyle bir şeyin bir daha olmaması ve eskisi gibi dürüstlüğümüzle tanınmaya devam edebilmemiz için neler yapabileceğimize odaklanmak istiyoruz.”
Ne Oldu?” Diye Sormayın!
Farz edin bir oyun alanında gözetmensiniz. Bazı birinci sınıf öğrencileri top oynuyor olsun. Sonra bir bakıyorsunuz, biri ağlıyor. Önce, ne olup bittiğini bildiğinizi varsaymayın. İkincisi, “Ne oldu?” diye de sormayın. Sorsanız bu yalnızca “O öyle dedi/bu böyle dedi” türü suçlamaları teşvik edecektir. “O topu elimden aldı.” “Önce ben tutmuştum.” Hiç de.” “Öyle.” Böyle devam edeceklerdir.
Olayı kimin başlattığını bulmaya çalışmanın yararı yoktur, çünkü her çocuk olayı kendi açsından anlatır. Olayı kendiniz görmemiş ve neler olup bittiğini tam olarak bilmiyorsanız, birini sorumlu tutmaya çalışmayın. Bunun yerine iki çocuğu ayırın, elinizi kaldırın ve “Susmalarını” söyleyin, ikisi de susunca, “ikinize de sıra gelecek,” deyin. Sonra birine dönüp “Şimdi ne olsun istersin?” diye sorun. “Topu almak istiyorum.” Ötekine dönüp ona da sorun: “Şimdi ne olsun istersin?” “Topla oynamak istiyorum.”
Sonra, “Peki, ikiniz de topla oynamak istiyorsunuz,” deyin. “Bir seçeneğiniz var. Teneffüsten kalan zamanda ya ikiniz beraber top oynayabilirsiniz, ya da her biriniz topla üçer dakika oynarsınız. Hangisini istiyorsunuz?” Hangi seçeneği seçerlerse seçsinler, “Şunu iyice anlatayım,” diyerek konuyu toparlayın: “Topla güzel güzel oynadığınız sürece sizde kalabilir. Eğer bir daha kavga görürsem, topu alırım ve ikiniz de oynayamazsınız. Şimdi, nasıl anlaştık mı?” Bu bölümde belirtilmek istenen konu, çocukların neden geçinemedikleri üzerine odaklanmaları yerine, geçinme yollarına odaklanmalarını sağlamanın daha sağlıklı olduğudur.
Esnek Olmamanın Kimseye Yararı Dokunmamıştır
En önemli mesajlardan biri de, katı bir tavır benimsemenin her iki tarafın da kazanacağı bir çözüm bulma şansını ortadan kaldıracağıdır. Birinin kendisinin haklı olduğunu kanıtlamaya çalışmak yerine, durumun nasıl çözümlenebileceğine odaklanması gerekir.
Sinirlenmenin kimseye yararı olmayacaktır, o yüzden ‘Acaba kafa kafaya verip ikimizin de yararına bir çözüm bulamaz mıyız?’ diye sorup çözüm bulun.
Bir şeyler yolunda gitmediğinde neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamaya çalışıp herkesin vaktini ziyan etmektense, o zamanı durumu nasıl çözümleyebileceğinizi düşünmeye ayırın. Birinin yaratıcı olup suçlamayı, ayıplamayı ve parmakla göstermeyi aşması gerekir. Neden siz olmayasınız.

Gençler İçin Tongue Fu Önerileri
Arkadaşlarınız tartışmaya giriştikleri zaman konuyu kapatıp unutmaya teşvik edin. Ellerinizle mola işareti yapıp dikkatlerini çekin ve “Hey, son kez söylüyorum, bırakın artık,” deyin. “Artık geçmişi unutup geleceğe bakmanın zamanı geldi.” deyin.
Yeniden başlarlarsa sözlerini kesin ve “Bırak artık,” ya da “Bitti artık. Başka şeylerden konuşalım,” deyin. Eğer biri yine konuyu açarsa konuşmasına hiç fırsat vermeyin, ismini söyleyin (çünkü insanların ismini söylediğinizde bir an duralarlar), ‘Geçti artık. İleri.’ Deyin. Aylar önce olmuş bitmiş bir şeyin münakaşasını yapmalarını engelleyerek herkese iyilik yapmış olursunuz.
“Siz” sözcüğünü kullanmamaya dikkat edin. “Siz ikiniz, kesin artık,” ya da “Siz beni deli edeceksiniz,” gibi sözler, üstünlük taslayıp onları azarlıyormuşsunuz gibi görüneceğinden, münakaşayı daha da şiddetlendirecektir. “Biz,” ya da “Haydi hep beraber,” gibi sözlerle vaaz vermek yerine, kendinizi de olayın içine katmış olursunuz. Bu şekilde söylediklerinizi alınmadan dinlerler, çünkü bu şekilde herkesin yararı için konuştuğunuz apaçıktır.

Hatalara Değil Çözümlere Odaklanmak İçin Eylem Planı
İki öğretmen münakaşa ederken
- Münakaşaya son vermek için trafik polisliği yapmaya karar verin.
- El işaretiyle dikkatlerini çekin.
- Onlardan neler olup bittiğini açıklamalarını istemek onları kimin hatası olduğuna odaklar. Bunun yerine ne istediklerini sorun ve geleceğe odaklanmalarına yardımcı olun.
- Siz sözcüğünü kullanarak onları azarladığınızı hissettirmek yerine, “beraber ve biz” sözcüklerini kullanıp grubun çıkarına davrandığınızı bildirin.

Zorbalardan Kurtulun Bölümü 216
Zorbaların Sizi Hedef Tahtası Olarak Kullanmalarına Son Verin
Cesur olmalısınız. Bir adam ne kadar iyi olursa olsun, korkaksa değeri sınırlıdır. Ben iyi bir adamın kötülüğün gücüne karşı direndiğini görmek isterim. ”-Theodore Roosevelt
Çoğumuza birinin bize karşı olan davranışlarından memnun olmadığımızı ifade ederken ben sözcüğünü kullanmamız öğretilmiştir. “Beni öğrencilerimi umursamamakla suçlamandan hoşlanmıyorum ya da “Kızınıza iyi öğretmenlik yapmadığımı söyleyince üzülüyorum.” Fikirlerinizi ben sözcüğüyle ifade ederek, duygularımız ] mil için başkalarını suçlamak yerine onların sorumluluğunu alırız. Bu olgun ve sağlıklı bir etkileşim biçimidir ve her iki taraf da bunu yapmanın sorumluluğunu üstlendiği sürece, farklılıkları aşıp dostça bir çözüme ulaşmanın en iyi yoludur.
Ne yazık ki, ben cümleleri zorbalar karşısında ters teper. Unutmayın ki zorbalar davranışlarına “sahip” çıkmazlar. Bir zorbanın karsısında “ben” cümleleri kullanmak çifte tehlikeye zemin hazırlar.
İşte bu yüzden, karşınızdakinin bir zorba olduğunu belirlediyseniz, bundan böyle “ben” yerine “sen” sözcüğünü kullanın. Evet, bu size söylenen ve öğretilen her şeye aykırıdır. Ancak, iyi geçinmek için yaptığınız bütün girişimleri görmezden gelen insanlarda işe yarar, çünkü dikkati olması gereken yerde; yani onların uygunsuz davranışları üstünde toplar.
Zorbalara Kibar Davranmayın!
“Kendinize siz az değer biçerseniz, dünyanın sizin fiyatınızı yükseltmeyeceğinden emin olabilirsiniz. ”-Anonim

Tavrınızı Koyun
“Gönüllü olmadan kurban da olmaz. ”-Anonim
Bundan böyle, KÖH Trenine bindiğiniz, not aldığınız, karşınızdaki kişinin söylediklerini yansıtıp bakış açısını öğrendiğiniz ve durumu çözmek için aklınıza gelen herşeyi denediğiniz halde hiçbiri işe yaramamışsa, “Tavrınızı Koymanın” zamanı gelmiş demektir. Karşınızdakinin susmasını beklemeyin. Uygunsuz davranışlarını yanda kesip şöyle deyin:
“Kullandığın dili değiştir. Bu kabul edilemez.”
“Geri çekil ve ellerine hâkim ol.”
“Sen. Otur ve sus.”
Yeter. Bu tür sözleri kendine sakla.”
“Dur bir dakika. Bu sözleri kaydetmemi istemezsin, değil mi?”
“Orada dur artık. Çizgiyi aştın ve bunu da biliyorsun.”
” Sesini alçalt ve benimle saygılı konuş.”
“Kimse benimle böyle konuşamaz..”
“Ya benimle saygılı konuşursun, ya da bu konuşma burada biter.”
“Eskiden bu hoşgörülüyordu; artık değil.”
“Bir daha düşün. Suçluluk numarası bana işlemez.”
“Belki yeniden söylemek istersin. Bu, seni iyi yansıtmıyor.”



Temmuz 2015 Çarşamba, ‏‎23:35:38

 

“Gerçekten başkaları buna tahammül ediyor mu?! Burada olmaz!”

“Çizgiyi aştın. Bu uygunsuz ve sen de biliyorsun.”

 

“Akıllı olmak, pişman olmaktan iyidir!”

 

Korkak Kedi Değil Soğuk Kanlı Kedi Olun

Önemli olan mücadeledeki köpeğin boyu değil, köpekteki mücadelenin boyutu”-Dwight Eisenhower

Sinmeyin, Dimdik Durun!

 

4. Bölüm

Duyguların Sizi Yönetmesi Yerine Siz Duygularınızı Yönetin.

Kendinize Güvenmeseniz Bile Güvenli Davranın

Eğer kendimize güvenmiyorsak nasıl öyle davranabiliriz?

Çoğumuz duygulan eylemlerin yarattığına inanırız. Bir başka deyişle, korktuğumuzu hissediyorsak korkmuş gibi davranıyoruz-dur. Halbuki tersi doğrudur. Korkak davranışımız korkunun sonucu değil, sebebidir. Eğer kendimizi daha özgüvenli hissetmek istiyorsak, bunu başarmanın en doğru ve dramatik yolu “bir otorite havasına girmek”; bedenimizle “Ben kendime hâkimim ve kendime güveniyorum,” diyen bir duruş benimsemektir.

Cesur Görünün

“Olmak istediğim kişi gibi rol yapa yapa, sonunda o kişi oldum. Ya da o ben oldu. ”-Gary Crant

       Bundan böyle bedeninizin duygularınızı yansıtmasına izin vermek yerine, bedeninizin duygularınızı yönlendirmesini sağlayın. Eğer kendinizden emin davranmak için kendinizden emin hissetmeyi beklerseniz, bu çok uzun sürebilir. Bugünden başlayarak güçlü durun ve kendinizi güçlü hissedin.

         Şimdi, dik durun ve omuzlarınızı arkaya atın. Çenenizi kaldırın ve karşınıza doğru bakın. Ayaklarınızı omuz genişliği kadar açın. Bu dengeli bir atlet duruşudur. Ellerinizi o korunma pozisyonundan ayırıp doğal olarak iki yanınıza bırakın. Bu “kule” duruşu bütün dünyaya “Ben kim olduğumu biliyorum,” mesajını gönderir. İnsanlar size daha saygıyla bakarlar, çünkü sizin kendinize saygı duyduğunuz bellidir. Kendi kendilerini kanıtlama peşindeki saldırganlar bu güvenli beden dilinize bir bakış fırlatıp “Bu kişiyle dalaşmayayım. O kendi başının çaresine bakabilir,” diyeceklerdir.

          Endişe “yapamayacağım” diye hissetmektir. Özgüven ise “yapabilirim”’dir. Önceden insanı sindiren senaryoları sürekli prova ederek ve endişe yerine özgüvenle davranarak, kendi kendimizi o durumlarla rahatça baş etmek üzere eğitiriz. Endişeyi (ne yapacağını ve diyeceğini bilmemeyi) özgüvene (ne yapıp söyleyeceğini bilmeye) çeviririz.

 

Kaygılanmayın, Prova Yapın

“Güç, kararlı bir zihinden kaynaklanır. ”-John Beecher

           Özgüven iyi hazırlanmış bir zihnin sonucudur. Lütfen yakın gelecekte, dizlerinizin titremesine, avuçlarınızın terlemesine yol açan bir olayı düşünün.

           Bu duruma sakin sakin mi, panik için de mi girmek istersiniz? O halde o olaydan önce endişelenmek yerine zamanınızı zihinsel olarak prova yapmaya harcayın. Olayları göz önünde canlandırmanın -yani zihinsel olarak prova etmenin özgüvenli davranmak için yapabileceğimiz en iyi şey olduğu söylenir.

           1.Özgüven güncel, sık ve başarılı yapılan provalara bağlıdır. Bir düşünün.Eğer birşeyi iyi yapıyorsak, çok yapıyorsak ve yakın geçmişte yaptıysak, o duruma özgüvenle bakabiliriz. Özgüven tek kelimeyle, “güvenmek” şeklinde tanımlanabilir. Daha önce pekçok kez başarılı olduğumuz bir durumda yine iyi performans sergileyeceğimize güveniriz.

           2.Huzursuzluk kuşku ve korkularımıza odaklanmaktan kaynaklanır. Eğer “Ya kurulun önünde aptal durumuna düşersem?” “Ya donakalır ve ne söyleyeceğimi unutursam?” diye düşünürsek, kendi kendimizi ürkütürüz. Huzursuzluk en kötü olasılık senaryolarını düşünememenin sonucudur.

           3. Bilmediğimiz durumlardan rahatsız oluruz. Yeni ortamlarda, gerekirse kaçabilmek, ya da kendimizi savunabilmek için, sistemimiz adrenalin üretir. Bu içgüdüsel “dövüş ya da kaç” mekanizması bilinmeyenle her karşılaşışımızda devreye girer, çünkü ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Ancak biraz zaman geçirip güvende hissedince rahatlar ve bilinmeyen sularda bize eşlik eden asabi enerjiyi boşaltırız.

         4.Zihnimiz gerçekle hayali olanı ayırt etmez. Bu pop psikolojisi değildir. Eğer bir şeyin olduğunu canlı biçimde hayal eder, ya da hatırlarsak, zihnimiz ve bedenimiz o sanki oluyormuş gibi hisseder. Örneğin, bu sabah ucu ucuna atlattığımız bir otomobil kazasını düşünmek bile, bir otomobilin durduk yere gelip az daha bize yandan çarpacağı anda olduğu gibi, paniğe kapılmamıza yol açar.

         5.Alıştırma yapmak iyidir, planlanmış, detaylı alıştırma yapmak çok daha iyidir. Beceriler edinme yöntemimiz (ister otomobil kullanmak olsun, ister grup önünde rahat konuşmak olsun) işin temel özelliklerini belirleyip kusursuz yapana kadar tekrarlamaktır.

 

Şimdi hepsini bir araya koyup bakalım. Ne söyleyeceğimizi ve nasıl davranmak istediğimizi zihnimizde prova etmek:

          •Bize güven veren başarılı, tekrarlayan ve güncel sonuçlar kazandırır. Daha önce başarılı performans sergilediğimiz için, yine öyle yapacağımıza güveniriz.

          •Huzursuzluğu azaltır, çünkü kuşku ve korkularımızı düşünmez; zihnimizi en iyi olasılık senaryolarıyla doldururuz.

          •Bizi tekrar tekrar karşılaşmak üzere olduğumuz durumda hissettirir ki bu da “daha önce prova yaptığımız" için olaya özgüvenle girmemizi sağlar.

                Özgüvenli performans alıştırması yaptığımız ve zihnimiz bunun bir “alıştırma olmadığım” algılayamadığı için veya umursamadığından, “gerçek" durumda da özgüvenli davranma olasılığımızı arttırır. Gelişimimizi hızlandırır. Gerçek yaşam alıştırması yararlıdır; ancak, her seferinde kusursuz yapamayız, o yüzden hataları belirlemiş oluruz. Detaylı, planlanmış, olumlu düşünmemizi sağlayan zihinsel prova ise özgüvenle davranma becerimizi arttırır, çünkü zihnimizde her seferinde doğru yaparız.

 

Kuşkularınızı Kararlılığa Dönüştürün

           Heyecanlandığınız şeye kadar olan zamanı üzülerek, ya da isterseniz prova yaparak geçirebilirsiniz. Hangisi zamanınızı daha iyi değerlendirmek olur? Bunun için şu adımları uygulayın:

          1. Gerçek hayattaki durumu zihninizde olabildiğince net canlandırın. Hiç boşluğa yer bırakmayacak şekilde olabildiğince çok ayrıntının içini doldurun, böylece her prova yapışınızda kendinizi o mekânda, o zamanda o işi yaparken net bir biçimde canlandırabilirsiniz. O günün neye benzeyeceğini ne kadar canlı düşünebilirseniz, o gün geldiğinde o kadar rahat olursunuz. Çünkü kendinizi defalarca “oraya gitmiş, olanları yaşamış, o işi yapmış” gibi hissedersiniz.

         2. Sunumunuzu, konserinizi ya da her ne sizi heyecanlandırıyorsa onu başından sonuna inceden inceye, kelimesi kelimesine, tam ifadesiyle prova edin. Sahneden sahneye atlar, ya da gönülsüz, dalgın bir çaba sergilerseniz, zihinsel prova etkisiz olur. Pop Wamer “Prova ettiğimiz gibi oynarız,” demiştir. Eğer provada laçka olursak, performansta da laçka oluruz. Yüzde 50 çaba harcayıp sonradan sihirli bir şekilde kalkıp yüzde 100 performans sergilemeyi bekleyemeyiz. Zihinsel olarak sanki grubun önündeymişsiniz gibi, en iyi konuşmanızı yapın, en iyi konserinizi verin.

 

         3. Şeytanın avukatı olun. En kötü olasılık senaryosunu hayal edin ve gerçekleşirse nasıl toparlayacağınızı, ya da nasıl önleyeceğinizi planlayın. Burada istenen korkularımızı düşünüp daha da endişeli olmak değil, neyin yolunda gitmeyebileceğini öngörüp hazırlık yapmaktır. Önceden strateji hazırlayarak olumsuz durumlardan kaçınabilir, ya da bu tür durumları güzel bir şekilde idare ederek avantaja dönüştürebiliriz.

          4. Son olarak korkulan değil, arzulanan performansınızı sürekli tekrarlayın. Daha önce söylediğimiz gibi, zihin bir talimatın zıddına odaklanamaz. Eğer kendi kendine, ‘Korkacak hiçbir şey yok’ veya ‘Umarım ne diyeceğimi unutmam, inşallah bir hata yapmam” derseniz ne olacak? Zihninizi olmasını istediğiniz şeyle doldurun ki, o yerleşsin ve onu üretsin. Kendi kendinize şöyle deyin: “Bunu sabırsızlıkla bekliyorum. Bu benim için ne önemli bir fırsat ve ne büyük ayrıcalık. Bu grupla bu mesajı paylaşacağım için çok gururlu ve müteşekkirim. Dört başlığı çok iyi hatırlayacak ve akıcı, ikna edici bir şekilde sunacağım ve her anının keyfini çıkartacağım.”

Konuşmayı Ağır Bir Yükümlülük Değil, Bir Fırsat Olarak

           Sizce de talihimizi düzeltmemiz için konuşmamızı geliştirmemiz gerekmez mi? Fikirlerimizi kendimizden emin bir şekilde ifade edebilme becerisi sahip olabileceğimiz en önemli kişisel ve profesyonel becerilerden biridir. Yetenek ve zekâ kadar önemlidir. Etkinliğimizi arttırmak istiyorsak, etkin iletişim kurmamız gerekir ve eğer etkin iletişim kurma becerimizi geliştirmek istiyorsak, istediğimiz şeyi, istediğimiz zaman, istediğimiz şekilde ve istediğimiz kişiye söyleyebilmek için zihnimizde prova etmemiz gerekir.

         Olayı gözlerimizin önünde canlandırmak başarıyı garanti eder mi? Tabii ki hayır. Sadece, ilerleme kaydetmeyi garanti eder. Gerçek yaşamdaki olay, “senaryodaki” gibi olmayacaktır; ancak, biz yalnızca kaygılarımıza odaklanmaya oranla daha özgüvenli olacağız. Üstelik edilgen bir kader kurbanı olmak yerine, kendi kaderimizi çizme sorumluluğunu da üstleneceğiz.

Kendinize Güvenmeseniz Bile Güvenli Davranmanız İçin Eylem Planı

Heyecanlandığınız ve kendinizi özgüvensiz hissettiğiniz zamanlarda:

-Düşüncelerinizle kendi kendinizi korkutmayın. Bunun yerine kendinizi kararlı bir havaya sokun.

-Kuşku ve korkularınıza odaklanıp daha da huzursuz hale girmek yerine zihninizden sakin ve kendine hâkim davranmayı prova edin.

-Nelerin yolunda gitmeyebileceği konusunda kaygılanıp ve en kötü senaryoları düşünmek yerine çıkabilecek sorunlar için hazırlık yapıp, en iyi durum senaryoları üzerinde çalışın.

Olumlu Bir Bakış Açısı Benimseyin

Zihninizi Rahatlatın

“Kimse yumrukları sıkıtıyken doğru düşünemez. ”-George Jean Nathan

Biz müsaade etmedikçe kimse bizi üzemez ve kızdıramaz.

Sabah bir doktorun yüzünden morali bozulan ve akşama kadar bu düşünceye saplanıp gününü mahveden biri dedi ki: “Oturup düşündüm ve beni delirtenin aslında doktor olmadığını fark ettim. Doktor o an yanımda bile değildi ki. Onu arabama alıp eve getiren bendim. Onu yemekte sofraya getiren de bendim. O akşam o doktorun bir daha asla ne evime, ne de zihnime girmeyeceğine karar verdim. Hastaneden çıktığımda o orada kalacaktı ve bir daha asla ona hayatımı mahvetme gücünü vermeyecektim.”

Sizi Kim Delirtiyor?(syf.243-244)

“İnsanın hislerini kontrol edememesi dümensiz bir gemiyle gitmeye benzer; ilk kayaya rastladığında paramparça olması kaçınılmazdır. ”-Mahatma Gandh

Eve beraberinizde kimi getiriyorsunuz? Arabanıza kimi alıyorsunuz? Sofrada kime yer koyuyorsunuz? Kendi kendinize o kişiye bir daha asla değerli zamanınızı zehirleme fırsatı vermeyeceğinize söz verebilir misiniz? Okuldan çıktığınızda o kişi orada kalsın ve onu bir daha asla ne evinizde, ne de zihninizde konuk edin.

İç Huzuru 1. Adım: Kendi Kendinize Sorun: “Bunu Değiştirebilir miyim?”

“Bize değiştiremeyeceğimiz şeyleri huzur içinde kabul etmek için zarafet, değiştirilebileceğimiz şeyleri değiştirmek için cesaret ve ikisini birbirinden ayırmak için bilgelik ihsan eyle. ”-Reinhold Niebuhr

Sizi “deli eden” birini düşünün. Birinin bize karşı davranışından mutlu değilsek, bu konuda yapabileceğimiz bazı şeyler vardır:

       -O kişiyi değiştirin. (Ha ha ha!)

       -Durumu değiştirin. Bu kişiyi terslemeden, ya da sinir içinde işimizi terk etmeden önce kendi kendimize şunu sormalıyız: “Beni bekleyen bir değiş tokuş mu?” Değilse yürüyüp gitmek akıllıca değil, düşüncesizce olur. Gözü kör öfkemiz veya mutsuz bir durumdan bir an önce kurtulma telâşımız içinde, daha da kötü bir duruma düşebiliriz.

       -Kendinizi değiştirin. Bu her zaman bir seçenektir, çünkü başarmak tamamen bizim elimizdedir. Leo Tolstoy “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünür, kimse kendini değiştirmeyi düşünmez,” demiştir. İyi haber şu ki, kendimizi değiştirme süreci içinde (ister daha girişken olmak, isterse de ilişkinin olumlu yönlerine odaklanmak olsun), çoğu zaman karşımızdakinin bize karşı tavrını da değiştiririz.

İç Huzuru 2. Adım:

Bir Ağlama Sızlanma Süresi İlan Edin

İç Huzuru 3. Adım Yanlış Olana Değil, Doğru Olana Odaklanın

“Yeni manzaralar aramak yerine, yeni bakışlar geliştirin. "-Marcel Proust

Yorumlar takvimi oluşturun. Güzel bir takvim alıp ofisinize, ya da sınıfınıza asm. Takvimde ister atlar, tropikal kumsallar, ya da karikatürler olsun; bakmaktan keyif aldığınız resimlerin bulunmasına dikkat edin.

Her gün takvime yolunda giden bir şeyi yazmaya söz verin, örneğin:

İşe gelirken parkta karşılaştığınız bir öğretmen arkadaşınızla şakalaşıp gülmeniz

Disleksiyle mücadele eden bir öğrencinizin sağladığı ilerleme gibi…

Mutlu anlarınızda zihninizi bir kamera, gözlerinizi de objektif olarak düşünün. Çoğu zaman geniş açılı objektif kullanırız. Pek çok şeyi aynı anda düşünüp yapabilir ve bu şekilde oldukça da verimli olabiliriz. Ancak mutsuz olduğumuz zamanlarda sağlıksız bir biçimde, tek bir olay ya da kişi üzerinde odaklanırız. “Bana böyle söylediğine inanmıyorum,” ya da “Ne cüret,” diye düşünürüz. O kişinin davranışına öfkelendiğimiz sürece, onlara bizi üzme gücünü de veririz. O kişiyi düşünmekten vazgeçmenin yolu, dikkatimizi takvimimize yönlendirmektir. Bu bizi yeniden geniş açılı objektif durumuna geçirir. Hemen bu tek sorun yerine, dünyamızda yolunda giden diğer şeylerin farkına varırız. Sızlanmayı bırakıp minnet duymaya başlarız.

Yorumlar Takvimini Görebileceğiniz Bir yere Asın

Başkalarına iç huzurunuzu zehirleme gücünü vermek yerine, iç huzurunuzu kontrolünüz altında tututun.

Zor Günlerde Size Yardımcı Olacak Bir Felsefe Geliştirin

Frankl kitabında başımıza gelenleri her zaman bizim seçemeyeceğimizi ya da kontrol edemeyeceğimizi; ancak nasıl tepki vere- I Yeğimizi bizim belirleyebileceğimizi yazar.

“Neden Ben?” “Vah Bana" Demektir

Olaylar karşısında yakınmaya ve sızlanmaya şikayet etmeye devam etmek sadece öfkemizin artmasına sebep olur. Oysaki Bunun iyi yanı nerede diye sorarak elimizi daha olumlu oynayabiliriz. Dan Millman Sıradan Anlar Değil isimli düşündürücü kitabında karşılaştığımız sorunların kendi kendimizi güçlendirmek için sırtladığımız manevi yükler olduğunu öne sürer. Görevimizin, hayatın küçük sıkıntılarını aşıp onlara takılıp kalmamak olduğuna inanır.

Yüksek Bir İdeali Benimsemek

Yazar Susan Jeffers Korkuyu Hisset ve Yine de Yap isimli harika kitabında olumsuzlukla her karşılaştığınızda “Halledebilirim” sözünü tekrarlamanızı öneriyor. Bu söz zor koşullar karşısında sağlam basmanız için kullanabileceğiniz bir slogan olarak işe yarar. “Yapamam” kelimesi bir güvensizlik, “Yapabilirim” kelimesi ise bir güven duygusu yaratır.

Önemli Bir İş Yapmak En Büyük Motivasyon Kaynağı ve Ödüldür

 

William James “insanın doğasındaki en büyük arzu, takdir edilme arzusudur,” demiştir. Bu kişiye sizi tam olarak nasıl etkilediğini söyleyip takdirinizi ifade ederek onu olumlu etkilemiş olursunuz. Nasıl hissettiğinizi bildiklerini varsaymayın. Onlara söylemezseniz bilmezler. Size değer veren ve katkıda bulunan insanlar sizin için yaptıklarınızı anlayıp takdir ettiğinizi bilmenin özlemi içindedirler. Onlara hemen bugün söyleyin ya da yazın. Bundan hiç pişman olmazsınız aksine, yapmazsanız pişman olursunuz.

5. Bölüm

Niyetleri Eyleme Dönüştürün

Harekete geçin! Adım atın! Kulaç atın!


30 adımda iletişimde ustalaş 🤼 TONGUE FU - Sözlü Dövüş Sanatı

https://www.youtube.com/watch?v=D25b9-dtOrw


https://www.youtube.com/watch?v=hXdmFbhs17E


Post a Comment

Daha yeni Daha eski