3 Tesbih - 3 Ruh Hali: Sübhanallah - Elhamdüilllah - Allah'u Ekber

Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu ekber. Bu üç tesbihi namazdan sonra toplamda 99 tane olacak şekilde çekiyoruz. Biliyorsunuz. Bu üç tesbihe ve anlamlarına dikkat etmenizi istiyorum. Öncelikle anlamlarına bir bakalım
-> Sübhanallah: Allah her türlü noksan sıfattan acizlikten kusurdan münezzehtir. (Allah mükemmeldir).
-> Elhamdülillah: Hamd ve övgü, şükür ve tazim >Allah'a aittir. (Verdiğin her bir nimet için sana şükürler olsun).
-> Allahu ekber: Allah (büyük zannettiğin bütün büyüklükler içerisinde hepsinden daha büyüktür,) en büyüktür.
Bu 3 tesbihat namazın her Bir rüknüne namazda okuduğumuz her bir sure ve duaya nakşedilmiş adeta. Rabbimiz aslında bu 3 tesbihatla bize bir psikoloji inşa ediyor. Bakalım nasıl bir psikoloji: sübhanallah kavramını günlük hayatta biz ne zaman söylüyoruz? Bir şeye şaşırdığımız zaman. Şaşırmak hayran olmak aciz kalmak anlamlarını barındırır. Sübhanallah kelimesi ile aslında Allah bizim ona ve onun evrendeki kusursuz her an devam eden faaliyetlerine karşı hayranlık ve acziyetimizi ifade etmemizi istiyor. Allah'ım sen her işinde mükemmelsin dedirtiyor bize.
Dolayısıyla namazda 33 kere sübhanallah derken Allah'ın beyninizdeki tüm nöronların mükemmel çalışması hücrelerinizin muhteşem çalışması kalbinizin tıkır tıkır artması böbreklerinizin takır takır çalışması gibi vücudunuzdan tüm organ ve işlevlerinden tutun, dünyaya bir gül dünyanın minicik kaldığı güneşe güneşin nokta kadar kaldığı milyonlarca yıldız'a ve yıldızların içinde zerre kadar kaldığı galaksilere kadar kainatın her bir yerindeki muhteşem icraatını hayal edin.

Elhamdülillah kelimesini günlük hayatta nerede kullanıyoruz? Hepinizin bildiği üzere elbette şükretmek ve Allah'a teşekkür etmek için kullanıyoruz. Başımıza güzel bir şey geldiği zaman, bir başarıya ulaştığımız zaman, bir nimete kavuştuğumuz zaman, imkanlarımız genişlediği zaman, istediğimiz bir şeye ulaştığımız zaman, bir bela ya da musibetten kurtulduğumuz zaman Allah'a şükretmek amacıyla elhamdülillah deriz. Öyleyse İkinci tesbihatımızı elhamdülillah tanelerini tespihte tane tane geçerken acele etmeyelim. Her bir tane de sahip olduğumuz ve şükrünü Eda edemediğimiz bir nimeti düşünelim. Yine kendinizden ve sevdiklerinizden başlayarak sahip olduğunuz bütün nimetleri düşünebilirsiniz. Sahip olduğunuz maddi ya da manevi tüm nimetleri sayabilirsiniz. Emin olun hayatınız boyunca her bir tane de bir nimeti ancak sayabilirsiniz.

3. tesbihatımız Allahu ekber. Yani Allah en büyüktür. Bu tesbih tanelerine tane tane geçerken Yine acele etmiyoruz. Her Allahu ekber tanesinde biraz önce hayranlık duyduğumuz ve bize verdiği nimetlerden dolayı ona şükrettiğimiz rabbimizin bize daha da güzel nimetleri verebilecek kudrette olduğunu hatırlıyoruz ve Allah büyüktür diyoruz. Bize verdiği bütün nimetleri tekrar geri alacak olan o olduğu gibi elbette hem dünyada hem ahirette burada tattırdığı nimetlerin ikram ettiği lezzetlerin çok çok çok çok daha güzellerini bize verebilecek güç ve kudrette olduğunu hatırlıyoruz. Başımızda bir dert varsa ondan kurtulmak için sığınacağımız tek büyüklüğün o olduğunu hatırlıyoruz. Muhteşem bir hayat yaşıyorsak O hayatın devamını sağlayacak kayyum olanın ancak o olduğunu kendimizi hatırlatmış oluyoruz.

Şimdi namaza Bir bakalım. Hayatımızın bütününde Allah'ın hakim olmasını istediği bu psikoloji, bu düşünce tipi adeta bize günde 5 vakit günün ayrı ayrı zamanlarında sakin, tutarlı ve kararlı bir şekilde hatırlatılır.

Bu tespihler namazın içerisinde nerelere nakşedilmiş bir bakalım. Örneğin iftitah tekbiri ile namaza başlarız. Burada Allahu ekber der ve Allah'ın büyüklüğünü tek büyüklüğünü en büyüklüğünü kendimize hatırlatarak namaza giriş yaparız.
Sübhaneke duası ile Allah'ın subhan olduğunu yani her türlü acizlik kusur ve eksiklikten uzak olduğunu kendimize hatırlatırız. Vebi hamdik derken Duanın ikinci cümlesinde Allah'a hamd ederiz. Geri kalan kısmında ise onun en büyük olduğunu en yüce olduğunu hatırlatırız kendimize. Ardından Fatiha suresine yine hamd ile başlarız. En büyük olanın alemlerin rabbi olduğunu hatırlatırız kendimize. Rahman ve rahim oluşunda ne kadar büyük olduğunu hatırlatırız. Din gününde tek otoritenin tek sahibi olanın, tek büyüklüğün o olduğunu hatırlatırız.
Ardından kendimiz için dua ederiz.
O anki psikolojimize iyi gelecek olan bir ayeti ya da bir zammı sureyi seçip okuduktan sonra Allah'ın büyük olduğunu kendimize hatırlatarak tekbir alıp rükuya gideriz. Tüm secde ve rükulardan önce ve sonra hep kendimize Allah'ın en büyük olduğunu hatırlatırız.
Rükuya gittiğimizde "sübhane rabbiye'l azim" deriz. Yine "sübhan" kelimesini söyleyerek başlarız tesbihe. Azim yani en büyük, en güçlü, en azametli olan yalnızca Allah olduğunu hem kendimize hatırlatır hem de adeta kainata ilan ederiz.

"Semi Allahu limen Hamideh" diyerek yine hamd ile doğruluruz. Burada kendisine şükreden bu Kulu Allah'ın işittiğini ondan asla habersiz olmadığını kendimize hatırlatırız. Ve hemen akabinde ayaktayken rabbena lekel hamd diyerek yine Rabbim hamd (şükür ve övgü) sana aittir, sana hamd olsun deriz. (Hamd kelimesinin anlamını daha iyi öğrenmek için Nouman Ali Khan'ın "Fatiha suresi tefsiri" videosunu izleyebilirsiniz.)

Yine Allah'ın en büyük olduğunu hatırlatarak tekbirle secdeye gider, bu büyüklüğün ve mükemmelliğin önünde adeta hayranlıkla yere kapanırız. Secdedeyken aslında hakikatten minicik olan vücudumuzla hayranlık ve şükür dolduğumuz bu büyüklük karşısında daha da kendimizi küçültürüz. Bu tevazunun en zirve göstergesidir. Yine "sübhane rabbiyel alâ" diyerek sübhan kelimesi ile cümleye başlarız. "Yüce olan rabbim her türlü eksiklik ve kusurdan münezzehtir, (Yüce Rabbimiz mükemmeldir)" deriz. En büyük olduğunu en azim olduğunu hatırladığımız rabbimizin Bir de en yüce olduğunu hatırlarız. Makro alemde Kainattaki güneşi yıldızları galaksileri büyük olarak bildiğimiz ne varsa her şeyi yaratan olduğu gibi mikro alemde de tüm elektronları, protonları, tüm atomları, gözle görmeye takat getiremediğimiz bütün hücreleri yaratanın ve yönetenin o olduğunu hatırlar ve ikrar ederiz.

Tekbir alıp aynı secdeyi tekrarlarız. Ve yine tekbirle ayağa ikinci rekata kalkarız. Gördüğümüz gibi aslında namazın her bir rükününde sübhanallah, elhamdülillah Allahu ekber tesbihlerini zikrederiz.

Demek ki namaz bizden şu 3 ruh halini istemektedir.

1- Allah'ın bağlanılacak, şaşırılacak, sevilecek, itaat edilecek tek mükemmel varlık olduğuna, evrende ve alemde yaptığı işlerin kusursuzluğuna ve mükemmelliğine inanmak.
2- Verdiği nimetler karşısında, yarattığı güzellikler karşısında, sonsuz lütfu ve keremi ile bahşettiği imkanlar karşısında ona minnet duymak ve teşekkür etmek. 
3- Allah'ın en büyük olduğuna inanmak, bunu idrak etmek.

Namaz kılmadan önce bu 3 maddeden en az 1'ini idrak etmek, en az bir tanesinin bilincinde olarak namaza başlamak gerek


Nisa Suresi:
﴾172﴿
 Ne Mesîh Allah’ın bir kulu olmaktan geri durur ne de yakın melekler. Büyüklenerek O’na kulluktan geri duranların hepsini Allah, yakında huzuruna toplayacaktır.
﴾173﴿
 İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlara Allah ecirlerini tam olarak verecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çevirenlere ve kibirlenenlere gelince, onlara acı bir şekilde azap edecektir; bunlar kendileri için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.

Ali İmran Suresi
﴾190﴿
 Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün farklı oluşunda aklıselim sahipleri için elbette ibretler vardır.
﴾191﴿
 Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!



Lütfen Kırmızı Asa Serisinin Tüm Bölümlerini Sırası İle İZLEYİNİZ: Konu ile ilgili olan bölümünün tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz:
Kırmızı Asa 5 : Hani İnançları Bilime Sokmayacaktık! | Osman Bulut

Post a Comment

Daha yeni Daha eski