İslamın Yayılış Tarihine Giriş - Ebul Fazl İzzeti

https://www.canva.com/design/DAFjGsM9acY/Niu3jZf8b7D7IYk6gSzoYQ/edit?utm_content=DAFjGsM9acY&utm_campaign=designshare&utm_medium=link2&utm_source=sharebutton

İslam'da Hoşgörü ve Savaş Ahlakı





Batının Gerçek Yüzü Modernite - ve İslam Medeniyeti, Hümanizm - Kölelik - Kadının Değeri ve Yeri - Protestan Hristiyan Ahlakı ve Ahkamı

Altay Cem Meriç
Sistemleri şahıslar üzerinden eleştirmek yanlıştır. Fikir fikir zemininde tartışılır. Demagoji ağzı ile eleştirilmez. Epistemolojik olarak, ontolojik olarak varlığı tanımlamasını ahlak inşa etmesini, hayatı anlamlandırmasını isteriz. Bu minvalde fikirleri tartışırız. Bir fikir fikir düzleminde tartışılır.

Kur'an'ı Kerim Güçlü olanın haklı olmadığını söyler. Dünyadaki güç haklılık, hak üzere olmak değildir der. Zengin olan güçlü olduğunu iddia eden kibirli kavimlerin helakından bahseder. Firavun gibi gücü ve zenginliği yüzünden kibirde zirve yapmış örnekleri kıyamete kadar insanlığın önüne koyar. Onların nasıl helak olduklarına bakmamızı ister. Nasıl ki firavun, haman veya karun yüksek imkanlara, güce ve zenginliklere rağmen nasıl hak üzere değilse bugün Müslüman coğrafyalar kan gölüne döndü diye, kapitalizm güçlü diye hak üzere değildir. Eğer bu kıstas olsaydı yer yüzünde tek haklılar güçlüler ve zenginler olur. Bir fikir başka sonuçlar doğurur. Sonuçlarını düşünmeden analiz etmeden fikir ortaya koyan kişiler kahve muhabbeti yapmaktan öteye gidemezler.

Mağlub bir medeniyet ekonomisiyle sosyal koşulları ile tenkit edilmez. Mağlubun halinin çok kötü olması galibin ahlaksızlığını gösterir.
Balkan coğrafyasında Fas, Cezayir Tunus endülüs'teki fütuhatlara bakabiliriz. Buraları Müslümanlar ele geçirdiğindeki hali ile Hristiyanların ele geçirdiğindeki haline bakın.
Mesela ortadoğudan ya da zencilerden şikayet ediyorlar Sömürmüşsün, yurdundan etmişsin, eğitim ve yaşam haklarını engellemişsin otobüse binerken bile sen arkada otur diye aşağılamışsın, hiçbir alanda fırsat eşitliği oluşturmamışsın, televizyonda zenciler ya da müslümanlar aleyhinde menfi algı oluşturmuşsun. Dizilerinde filmlerinde sosyal medya ve reklamlarında bugün cihadçı şeriatçı müslüman dendiğinde aklına Allahuekber diyerek ortalığı patlatan ışid'çi sakallı tipler gelmektedir..
https://youtu.be/eSODWqqmOIg?t=633

Oyuncak Bebek Deneyi (İçselleştirilmiş Irkçılık)
https://youtu.be/8Ky2JluqZ1w

1865 de kölelik kaldırılıyor ama siyahileri aşağılama ve toplumda ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaya devam ettiler.
1964 de Rosa Park Otobüste beyaz bir adama yer vermediği için isyanlar başladı.

Celaleddin Vatandaş - Hristiyan Kültürünün ötekileştirme alışkanlığı:

Hz.Ömer'in Kilisede Namaz Kılmayı Reddedilişini Altay Cem Meriç'ten Dinleyelim:

Kitaptan Notlar ve Kısa Bir Özet:

14 bölümden oluşmaktadır 

1. Bölümde 
İslamın yayılmasını etkileyen faktörlerden, hoşgörüsünden bahsetmektedir(Anlayış) şiddet ile ilişkilendirilemeyeceğinden ve batı tarihi ve dini kıyasından en bahsetmektedir.. 
2. Bölümde
 dini etkisinden bahsetmektedir. 
 İslam inancı 
 İslam inancının yalın oluşu. 
 Akla uygun oluşu 
 Canlılığı, yapıcılığı, kuşatıcılığı ve tutarlılığı tüm bunların yanında diğer dinlerdik dini ve manevi yozlaşmalardan bahsetmektedir. 


Entelektüel Etkinliklerinden, ahlakından ve ortaya koyduğu töreden. 
Kültürel olarak ortaya koyduğu mirastan. İnsanlara karşı olan sevgisinden
Ekonomik etkisinden, Siyasi gücü ve tesirinden bahsetmektedir. 

Aynı zamanda eğitim faaliyetlerinin ve hicretin etkisinden bahsediyor... 




Batılı bilim adamları islamın yayılması karşısında önyargılı davranmaktadırlar. Düşmanca duygularla hareket ederek İslamı yalnızca savaşla yayılan ve zorba imparatorluklar ve hanedanlardan ibaret olarak tanıtmışlardır. 

Gelebilecek itirazları da değerlendirerek daha çok batılı kaynakları ve kitapları kullanmayı tercih ettiğinden, diğer dinlerden bahsederken amacının Analoji ve sataşma yapmak olmadığından bahsetmektedir. 12


İslam maddi sebeplerden ve dış etkenlerden ziyade zihinsel ve ruhsal olarak yayılmıştır. 16

İnsanların Müslüman olmaları her şeyiyle  İslamı öğrenmeleri  çözümlenmesi zor sebepler ve nedenler örgüsü ile olamadır. 18

İslamın yayılmasında Müslümanların hoşgörüsünün yanında emri bil ma'ruf nehyi ani'l münker öğretisinin uygulanmasının etkili olduğunu belirtmektedir. 
Çünkü İslamda propaganda sistemi, tören ekipleri, aracılar ve misyoner faaliyetleri yoktur. 

Diğer Bütün dinlerin tarihinde insanca olmayan yollarla sağlanmış geçici ve yüzeysel din değiştirmelere rastlayabiliriz. Fakat buna sahih İslam kaynaklarınca asla cevaz verilmemiş ve bu yöntemler, İslam öğretisinin ve geleneğinin en sahih kaynağı olan Kur'an'da şüpheye yer bırakmayacak şekilde yasaklanmıştır. 

Hz. Ömer'in yayımladığı savaş bildirgesi:

"Yolunuza çıkan meyvelikleri, işlenmiş tarlaları bozmayın. Doğru olun, mağlupların duygularını incitmeyin. Zaviyelerde ve manastırlarda yaşayan ruhanilere saygılı olun, onların yapılarına dokunmayın."
İsyal ordularının hareket prensibini ortala koymaktadır.

Ayrıca Müslüman olmayan halk yani zımmilerin belirli vergileri verdikten sonra her türlü dini ve ekonomik özgürlüğün tadını çıkarırken zekatlardan ile mükellefei gulub olarak yararlanırlarken Hristiyan toplumların Yahudilere uyguladıkları planlı katliamlar ya da İspanya Engizisyonu'nun, dinden dönenlere uyguladığı insanlık dışı eylemler Müslüman idareciler altında yaşamayı tercih etmişlerdir.

Hristiyan ülkelerde Yahudi ve Müslümanlara gösterilen tavırla İslam ülkelerinde kitap ehline karşı gösterilen tavır arasında çok ciddi anlamda fark ön plana çıkmaktadır.22

«Onyedinci yüzyılda Antalya Ortodoks Patriği Makarios, Roma Katolik Kilisesine bağlı Polonyalıların, Ortodoks Kilisesine bağlı Ruslara reva gördükleri insanlık dışı davranışlarla Osmanlı Sultanı tarafından Ortodoks Hristiyanlara karşı gösterilen hoşgörülü tavrı karşılaştırarak Sultan için dua eder: «Allah, Türk hakimiyetini ebediyyen devam ettirsin. Çünkü onlar, vergilerini aldıktan sonra teb'alarından, Hristiyan olsun, Nasturi olsun, Yahudi olsun hiçbirinin din işlerine karışmıyorlar. Oysa şu mel'un Polonyalılar, din kardeşleri, kendilerine başeğmeğe razı oldukları halde, onlardan vergi ve haraç topladıkları yetmiyormus gibi, binlercesini de alçakça şehit ettiler.>23

Hz. Ömer Kudasar fethi  sonrasında Resurrection Kilisesine namaz kılma davetini kiliselerin camileştirilmesi geleneği başlatır diye reddederek Constantin kilisesinin avlusunda kılmıştır. 24

İslam politik gücünün zirvesindeyken dahi etkin bir sindirme politikasından uzak durmakla kalmayıp aynı zamanda etkin bir birlikte var olma coexistence düzenini yürürlüğe koydu. Bu da Hristiyan ve Yahudilerin Müslüman ordularına seve seve kucak açmalarına sebep olmuştur. 25 

Cizye ödemek ikinci sınıf halk görüntüsü verdiği iddia edilmekte ancak bunun askeri görevlerle ilgili olduğu unutulmaktadır. Zımmilerden alınan cizyenin zekâttan farkı sadece bir isim ayrılığı gibi görünmektedir. 26

İslam ve Şiddet 
İslamın şiddetle yayılmadığına örnekler verdiği gibi Hristiyanların İncil'de ki <Onları kabul etmeleri için zorlayın> sözü ile güçlendiklerinde inanmayanlara karşı zor kullandıklarını hatta Hristiyan kılıcını Hristiyan kanı dökmek için bile kullandıklarını söylemektedir. 31
Güney Habeşistana Hristiyanlığın zorla benimsetildiği bilinmektedir. 

Hristiyanlık nerede yaygınlaşmışsa ora- da bu, her zaman yerlilerin hayatları ve kültürleri pahasına gerçekleşmiştir. Hristiyanların İspanya'da Müslümanlara yaptıkları, Moğolların yaptıklarından daha kötü değilse, onlardan geri kaldığı da söylenemez. Katliam ve şiddet bir çok hallerde bizzat Kilise liderleri tarafından sahneye konmuştur. «1703 yılında zamanın Montenegro Piskoposu Daniel Petrovich, Hristiyan kabileleri bir araya toplayarak onlara, ülkeleri ve dinleri için tek umudun aralarında yaşayan müslümanları yok etmek olduğunu söylemiş; bunun üzerine, İslam'dan çıktığına yemin edip de Hristiyanlığı benimsemeyen Müslüman Montenegrolular büyük bir soğukkanlılıkla Noel arefesinde katledilmişdi.» (68) 1325 de Papa XXII John, Bosna Kralına yadığı bir mektupta, ülkesinde yaşayan mürtedlerin (Müslümanların) hepsinin yokedilmesini istiyordu. 
Oldukça açıktır ki Müslümanların dinsel içerikli savaş tutkusu, ancak böyle bir tutku aşırı biçimlerde hasımlarında, özellikle de Hristiyanlarda ortaya çıktığı zaman dışa yansıyordu (70). Bu durum özellikle İspanya'da, Sicilya'da ve Haçlı Seferleri sırasında (Ortadoğu'da) bütünüyle böyle oldu. Lucera'daki Arap Kolonisi M.S. 1300 yılı 14-15 Ağustos günleri Anjou'lu Charles'in buyruğuyla tamamen yokedildi. Lucera'li Müslümanlar zorla Hristiyanlaştırıldılar ve böylece Sicilya'da İslâm'ın varlığı, şiddet yoluyla sona erdirilmiş oldu (71). Buradan açıkça ortaya çıkıyor ki; Batılılar'ın İslâm'a yamamağa çalıştıkları şiddet din görüntüsü kadar, Hristiyanlık hakkında yaratmaya çalıştıkları mukabil barış dini görüntüsünün de gerçekle hemen hiçbir ilgisi yoktur. İşin tuhaf yanı da şu dur ki, dinsel içerikli bu kadar kanlı savaşlara katılmış 36. Sayfa 

Haçlı Seferleri gibi bir seri yıkımlar, facialar seline yol açmış kimseler, kalkıp, karşıtlarınınkine şiddet dini derken, kendi dinlerinin bir barış dini olduğuna inanırlar... (72). Bazı yazarlar, bu barış dini anlayışının uygulamadan çok, bir idealle ilgili olduğunu kabul etmiş, ve Haçlı Seferleri'nin amacını, düşmanın zorla dine sokulması değil fakat, sonraları Thomas Aquinas'nın da belirttiği gibi, Hristiyanlığın önüne çıkan kâfirlerin engellenmesi olarak göstermeğe çalışmışlardır. Belki de bu amaç, Hristiyanlara tapulu toprakların geri alınmasını da içeriyordu (73).

Buradan çıkarak, ana görüntüleriyle Hristiyanlığın, Ortaçağ'da Haçlı Seferleri ve Engizisyonlardan, modern zamanlarda da sömügecilik ve yağmacılıktan ibaret olduğu sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Öyleyse Hristiyanlık, yayılmasını bütünüyle zora ve sömürgeciliğe borçludur. Yayılması, Avrupa'da şiddet yoluyla, Avrupa dışında ise sömürgecilikle gerçekleştirilmişti. Hristiyanlığa yaranmak için Avrupa'da nasıl çarpık bir İslâm imajının oluşturulduğunu cesaretle açıklayan W. Montgomery Watt gibi nisbeten tarafsız bilginlere rastlamak, herşeye rağmen sevindiricidir.
37. Sayfa


İKİNCİ BÖLÜM

İslam ın kelime anasından bahsetmektedir. Müslüman kendini her an ve alanda Allah'a teslim edendir.
Analoji ve önyargılar sonucu İslam'a sonradan yakışıtırılmaya çalışılan Muhammedan sözünün Christian Crist'e tapanlar şeklinde benzeterek üretildiğinden bahsediyor. Hac suresinin 78 ayetinde Müslüman ismini Allah'ın bizzat kendisinin koyduğunu söylüyor. Bu bilgi benim için yeni bir bilgi olmuş oldu. Her ne kadar zamanında meal okumuş olsak da hiç bu gözle ayetleri yorumlayıp okumamışız.
61.s

Ancak biz Hristiyan ların İsa'ya taptığı gibi Hz. Muhammed e tapmıyoruz. Hristiyanlığa göre Hz. İsa tecassüm etmiş bir tanrıdır. Bizde ise Peygamberimiz Allah'ın kulu ve elçisidir. Aynı zamanda Allah'ın değil İslamın tecassüm etmiş halidir. Peygamberimiz getirdiği şeyin ta kendisi olmamıştır. Peygamberimiz başkalarının inanmasın istediği şeyi önce kendi inanmış ve onu uygulamasını ortaya koymuştur. Hatta kendisi ümmetine emrettiğinden fazlasını yapmıştır. Teheccüd namazı, visal orucu vs..
Sayfa 63
Ayrıca diğer Peygamberilerin de aynı şeye davet ettiği hepsinin Müslümanlar olarak adlandırılıldığı bu yüzden islamın doğal din olduğundan bahsetmektedir
64. Syf

İnancını Allah'ın Birliği Tevhid ve Risale üzerine kurulan ilkesine dayandığından bahsediyor. Risaletin de Hristiyanlık Budizm ve Hinduizmin tersine Tevhid ilkesinden türediğini söyler.

İslam'ın Allah ile Kulu arasında ruhbanlık, zaman, yer ve benzeri herhangi bir aracı veya koşul tanımaması da Tevhid ilkesine dayanmaktadır. Bu tarz koşullar diğer dinlerde bulunmaktadır. Kilise Allah adına konuşabilecek tek ve son otoritedir. Kilisenin sözü Allah'ın sözü ile eş değerdir. İslam'da çocuk suçsuz olarak Doğan ve birisinin onu vaftiz etmesine ya da kutsamasına ihtiyacı yoktur. Insan doğduğu haliyle zaten değerli ve kutsal bir varlıktır. Doğrudan doğruya Allah'a bağlıdır. Onun adına birisinin insanı affetmesine gerek yoktur.

14 Mayıs 2023 


































İslam’ın Yayılış Tarihine Giriş - Ebu’l Fadl

Kitap 14 bölümden oluşmaktadır ancak daha çok iki ana bölümde toplanmıştır.

1. Bölümde
İslam’ın yayılmasını etkileyen faktörlerden, hoşgörüsünden bahsetmektedir (Anlayış) şiddet ile ilişkilendirilemeyeceğinden ve batı tarihi ve dini kıyasından en bahsetmektedir.

2. Bölümde
Dini etkisinden bahsetmektedir.
İslam inancı
İslam inancının yalın oluşu.
Akla uygun oluşu
Canlılığı, yapıcılığı, kuşatıcılığı ve tutarlılığı tüm bunların yanında diğer dinlerdik dini ve manevi yozlaşmalardan bahsetmektedir.

Diğer bölümlerde ise:
Entelektüel Etkinliklerinden, ahlakından ve ortaya koyduğu töreden.
Kültürel olarak ortaya koyduğu mirastan. İnsanlara karşı olan sevgisinden
Ekonomik etkisinden, Siyasi gücü ve tesirinden bahsetmektedir.

Aynı zamanda eğitim faaliyetlerinin ve hicretin etkisinden bahsediyor...


Batılı bilim adamları İslam’ın yayılması karşısında önyargılı davranmaktadırlar. Düşmanca duygularla hareket ederek İslamı yalnızca savaşla yayılan ve zorba imparatorluklar ve hanedanlardan ibaret olarak tanıtmışlardır.

Gelebilecek itirazları da değerlendirerek daha çok batılı kaynakları ve kitapları kullanmayı tercih ettiğinden, diğer dinlerden bahsederken amacının Analoji ve sataşma yapmak olmadığından bahsetmektedir. 12


İslam maddi sebeplerden ve dış etkenlerden ziyade zihinsel ve ruhsal olarak yayılmıştır. 16

İnsanların Müslüman olmaları her şeyiyle İslam’ı öğrenmeleri çözümlenmesi zor sebepler ve nedenler örgüsü ile olmadı. 18

İslam’ın yayılmasında Müslümanların hoşgörüsünün yanında emri bil ma'ruf nehyi ani'l münker öğretisinin uygulanmasının etkili olduğunu belirtmektedir.
Çünkü İslam’da propaganda sistemi, tören ekipleri, aracılar ve misyoner faaliyetleri yoktur.

Diğer Bütün dinlerin tarihinde insanca olmayan yollarla sağlanmış geçici ve yüzeysel din değiştirmelere rastlayabiliriz. Fakat buna sahih İslam kaynaklarınca asla cevaz verilmemiş ve bu yöntemler, İslam öğretisinin ve geleneğinin en sahih kaynağı olan Kur'an'da şüpheye yer bırakmayacak şekilde yasaklanmıştır.



Hz. Ömer'in yayımladığı savaş bildirgesi:

"Yolunuza çıkan meyvelikleri, işlenmiş tarlaları bozmayın. Doğru olun, mağlupların duygularını incitmeyin. Zaviyelerde ve manastırlarda yaşayan ruhanilere saygılı olun, onların yapılarına dokunmayın."
İslam ordularının hareket prensibini ortala koymaktadır.

Ayrıca Müslüman olmayan halk yani zımmilerin belirli vergileri verdikten sonra her türlü dini ve ekonomik özgürlüğün tadını çıkarırken zekatlardan ile mükellefei gulub olarak yararlanırlarken Hristiyan toplumların Yahudilere uyguladıkları planlı katliamlar ya da İspanya Engizisyonu'nun, dinden dönenlere uyguladığı insanlık dışı eylemler Müslüman idareciler altında yaşamayı tercih etmişlerdir.

Hristiyan ülkelerde Yahudi ve Müslümanlara gösterilen tavırla İslam ülkelerinde kitap ehline karşı gösterilen tavır arasında çok ciddi anlamda fark ön plana çıkmaktadır.22

«On yedinci yüzyılda Antalya Ortodoks Patriği Makarios, Roma Katolik Kilisesine bağlı Polonyalıların, Ortodoks Kilisesine bağlı Ruslara reva gördükleri insanlık dışı davranışlarla Osmanlı Sultanı tarafından Ortodoks Hristiyanlara karşı gösterilen hoşgörülü tavrı karşılaştırarak Sultan için dua eder: «Allah, Türk hakimiyetini ebediyyen devam ettirsin. Çünkü onlar, vergilerini aldıktan sonra teb'alarından, Hristiyan olsun, Nasturi olsun, Yahudi olsun hiçbirinin din işlerine karışmıyorlar. Oysa şu mel'un Polonyalılar, din kardeşleri, kendilerine baş eğmeğe razı oldukları halde, onlardan vergi ve haraç topladıkları yetmiyormuş gibi, binlercesini de alçakça şehit ettiler.>23

Hz. Ömer Kudasar fethi sonrasında Resurrection Kilisesine namaz kılma davetini kiliselerin camileştirilmesi geleneği başlatır diye reddederek Constantin kilisesinin avlusunda kılmıştır. 24

İslam politik gücünün zirvesindeyken dahi etkin bir sindirme politikasından uzak durmakla kalmayıp aynı zamanda etkin bir birlikte var olma coexistence düzenini yürürlüğe koydu. Bu da Hristiyan ve Yahudilerin Müslüman ordularına seve seve kucak açmalarına sebep olmuştur. 25

Cizye ödemek ikinci sınıf halk görüntüsü verdiği iddia edilmekte ancak bunun askeri görevlerle ilgili olduğu unutulmaktadır. Zımmilerden alınan cizyenin zekâttan farkı sadece bir isim ayrılığı gibi görünmektedir. 26

İslam ve Şiddet
İslam’ın şiddetle yayılmadığına örnekler verdiği gibi Hristiyanların İncil'de ki <Onları kabul etmeleri için zorlayın> sözü ile güçlendiklerinde inanmayanlara karşı zor kullandıklarını hatta Hristiyan kılıcını Hristiyan kanı dökmek için bile kullandıklarını söylemektedir. 31
Güney Habeşistan’a Hristiyanlığın zorla benimsetildiği bilinmektedir.

Hristiyanlık nerede yaygınlaşmışsa orada bu, her zaman yerlilerin hayatları ve kültürleri pahasına gerçekleşmiştir. Hristiyanların İspanya'da Müslümanlara yaptıkları, Moğolların yaptıklarından daha kötü değilse, onlardan geri kaldığı da söylenemez. Katliam ve şiddet birçok hallerde bizzat Kilise liderleri tarafından sahneye konmuştur. «1703 yılında zamanın Montenegro Piskoposu Daniel Petrovich, Hristiyan kabileleri bir araya toplayarak onlara, ülkeleri ve dinleri için tek umudun aralarında yaşayan Müslümanları yok etmek olduğunu söylemiş; bunun üzerine, İslam'dan çıktığına yemin edip de Hristiyanlığı benimsemeyen Müslüman Montenegrolular büyük bir soğukkanlılıkla Noel arifesinde katledilmişti.» (68) 1325 de Papa XXII John, Bosna Kralına yazdığı bir mektupta, ülkesinde yaşayan mürtetlerin (Müslümanların) hepsinin yok edilmesini istiyordu.
Oldukça açıktır ki Müslümanların dinsel içerikli savaş tutkusu, ancak böyle bir tutku aşırı biçimlerde hasımlarında, özellikle de Hristiyanlarda ortaya çıktığı zaman dışa yansıyordu (70). Bu durum özellikle İspanya'da, Sicilya'da ve Haçlı Seferleri sırasında (Ortadoğu'da) bütünüyle böyle oldu. Lucera'daki Arap Kolonisi M.S. 1300 yılı 14-15 Ağustos günleri Anjou'lu Charles'in buyruğuyla tamamen yok edildi. Lucera'li Müslümanlar zorla Hristiyanlaştırıldılar ve böylece Sicilya'da İslâm'ın varlığı, şiddet yoluyla sona erdirilmiş oldu (71). Buradan açıkça ortaya çıkıyor ki; Batılıların İslâm'a yamamağa çalıştıkları şiddet din görüntüsü kadar, Hristiyanlık hakkında yaratmaya çalıştıkları mukabil barış dini görüntüsünün de gerçekle hemen hiçbir ilgisi yoktur. İşin tuhaf yanı da şu dur ki, dinsel içerikli bu kadar kanlı savaşlara katılmış 36. Sayfa

Haçlı Seferleri gibi bir seri yıkımlar, facialar seline yol açmış kimseler, kalkıp, karşıtlarınınkine şiddet dini derken, kendi dinlerinin bir barış dini olduğuna inanırlar... (72). Bazı yazarlar, bu barış dini anlayışının uygulamadan çok, bir idealle ilgili olduğunu kabul etmiş ve Haçlı Seferleri'nin amacını, düşmanın zorla dine sokulması değil fakat, sonraları Thomas Aquinas'nın da belirttiği gibi, Hristiyanlığın önüne çıkan kâfirlerin engellenmesi olarak göstermeğe çalışmışlardır. Belki de bu amaç, Hristiyanlara tapulu toprakların geri alınmasını da içeriyordu (73).

Buradan çıkarak, ana görüntüleriyle Hristiyanlığın, Orta Çağ’da Haçlı Seferleri ve Engizisyonlardan, modern zamanlarda da sömürgecilik ve yağmacılıktan ibaret olduğu sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Öyleyse Hristiyanlık, yayılmasını bütünüyle zora ve sömürgeciliğe borçludur. Yayılması, Avrupa'da şiddet yoluyla, Avrupa dışında ise sömürgecilikle gerçekleştirilmişti. Hristiyanlığa yaranmak için Avrupa'da nasıl çarpık bir İslâm imajının oluşturulduğunu cesaretle açıklayan W. Montgomery Watt gibi nispeten tarafsız bilginlere rastlamak, her şeye rağmen sevindiricidir.37. Sayfa

İKİNCİ BÖLÜM

İslam’ın kelime anasından bahsetmektedir. Müslüman kendini her an ve alanda Allah'a teslim edendir.
Analoji ve önyargılar sonucu İslam'a sonradan yakışıtırılmaya çalışılan Muhammedan sözünün Christian Crist'e tapanlar şeklinde benzeterek üretildiğinden bahsediyor. Hac suresinin 78 ayetinde Müslüman ismini Allah'ın bizzat kendisinin koyduğunu söylüyor. Bu bilgi benim için yeni bir bilgi olmuş oldu. Her ne kadar zamanında meal okumuş olsak da hiç bu gözle ayetleri yorumlayıp okumamışız.
61.s

Ancak biz Hristiyanların İsa'ya taptığı gibi Hz. Muhammed’e tapmıyoruz. Hristiyanlığa göre Hz. İsa tecessüm etmiş bir tanrıdır. Bizde ise Peygamberimiz Allah'ın kulu ve elçisidir. Aynı zamanda Allah'ın değil İslam’ın tecessüm etmiş halidir. Peygamberimiz getirdiği şeyin ta kendisi olmamıştır. Peygamberimiz başkalarının inanmasın istediği şeyi önce kendi inanmış ve onu uygulamasını ortaya koymuştur. Hatta kendisi ümmetine emrettiğinden fazlasını yapmıştır. Teheccüd namazı, visal orucu vs..
Sayfa 63
Ayrıca diğer Peygamberlerin de aynı şeye davet ettiği hepsinin Müslümanlar olarak adlandırıldığı bu yüzden İslam’ın doğal din olduğundan bahsetmektedir64. Syf

İnancını Allah'ın Birliği Tevhid ve Risalet üzerine kurulan ilkesine dayandığından bahsediyor. Risalet’in de Hristiyanlık Budizm ve Hinduizmin tersine Tevhid ilkesinden türediğini söyler.

İslam'ın Allah ile Kulu arasında ruhbanlık, zaman, yer ve benzeri herhangi bir aracı veya koşul tanımaması da Tevhid ilkesine dayanmaktadır. Bu tarz koşullar diğer dinlerde bulunmaktadır. Kilise Allah adına konuşabilecek tek ve son otoritedir. Kilisenin sözü Allah'ın sözü ile eş değerdir. İslam'da çocuk suçsuz olarak Doğan ve birisinin onu vaftiz etmesine ya da kutsamasına ihtiyacı yoktur. İnsan doğduğu haliyle zaten değerli ve kutsal bir varlıktır. Doğrudan doğruya Allah'a bağlıdır. Onun adına birisinin insanı affetmesine gerek yoktur.

 

İslam’ın kılıç yoluyla yayıldığını iddia eden misyonerlerin ya kasıtla böyle bir şey söylediğini ya da cihad anlayışını tam olarak bilmedikleri için böyle yaptıklarından bahsedilmektedir.

238

Tarih boyunca İslam barışçı yollarla yayılırken düşmanları İslam’ı durdurmak için hep kaba güçlere başvurmuştur.239

Kaynağı ve amacı açısından dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında, politika ile din, fiziksel değerleıle manevi değerler arasında bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından bahsetmektedir. Buna rağmen günümüzde oluşturulan algılarla İslam’ı kendi iddia etmediği şeylerle iftira etmektedirler. Bu çok ilginç gelmektedir bana. Sanki üzerine iftira atılmış bir gencin kendini kanıtlamaya ve derdini anlatmaya çalıştığı hal gibi bir hale benzetiyorum. 251.

İlerleyen bölümlerde İslam’ın uyanan bir deve benzetmektedir. Özellikle ırksal eşitliğin olması İslam’ı emperyalizm ile lekelenen Hristiyanlıktan çok daha cazip kılmaktadır. 274. S

İslam’ın Uzak Doğu ve Çin, Afrika Asya ve Avrupa devletler arasından eknomik işbirliği ve kaynaşmaları sağladığından bahsetmiştir. Özellikle de müslüman tüccarlar vasıtasıyla İslam’ın yayıldığından bahsetmetedir. 302

Sadece barışı ve güvenliği sağlamakla kalmayıp hanlar, kervansaraylar, köprüler, yollar inşa etmişlerdir. 303

İslam’ın silm yani barış-selamet kökünden geldiğinden bahsetmektedir. Bugün anlamının tersine İslam terör ile bağdaştırılmaya çalışılmaktadır.

“Hristiyanlık ise her türlü barbarlığı tarihinde barındırdığı halde, akıl ile çelişen her türlü tezatlığı barındırmasına rağmen günümüzde sanki barış ve ilerleme dini sadece Hristiyanlıkmış gibi lanse edilmekte. İslam üzere bir deneme adlı yapıtında Venkata Ratnam şöyle anlatıyor: Tek Allah inancının yozlaşmasıyla 3’lü tanrılı tuhaf bir inançla Hristiyanlık artık İsa’nın değil kilisenin dini olarak tanımlanmalıdır.”
351


Post a Comment

Daha yeni Daha eski