Ahlakınızı hangi otoriteden alıyorsunuz? Nefsiniz mi?

İnsanın hayvan ve bitkiden üstün olduğuna inanmazsanız ve insan üstü bir otorite yani tanrı yani Allah inancı olmazsa ahlak inşa etmek mümkün olmaz. Ahlak ise hukuku belirler. Ahlak yasaları belirlendikten sonra onların üzerine kanunlarla hukuk bina edilir. Eşit otoritedeki insanların birlerine ahlak önermeleri ancak güç ve zorbalık yolu ile dikte ederek mümkün olur.
Peki soralım sizin hayatınızı yönlendiren davranışlarınızı etkileyen, kararlarınızı belirleyen otoriteniz kim? Ahlaki yargılarınızı kimden alıyorsunuz? Toplum mu? Medya mı? Devletler mi? Hükümet mi? Hakim olan anlayış mı? Korkularınız mı? Hırslarınız mı? Nefsiniz mi? Heva ve hevesiniz mi? Allah ve Rasulü mü?



Biz ne zaman Allah'ın istediği yöne gidersek o zaman iyileşeceğiz. - Huzme



Size göre İyilik nedir?
İyiliğin tanımını nereden ve kimden almaktadır?
İyilik değişken midir? Ahlak göreceli midir?
İyiliğin tanımını kendi kafamızda oluştuğumuz şablonlar, ön yargılarımız ve ön bilgilerimizle kendimizce tanımlarız. Ancak kafamızdaki bu iyilik algısını oluşturan temel etmenler nelerdir? Neyin iyi olduğunu kim tanımlayabilir? Özellikle ben müslümanım diyen insanlara göre iyiliğin tanımını elbette Allah ve Resulü tanımlamaktır. Kur'an ve sünnete göre ahlaklı olan ne ise o bir Müslüman için ahlaklı ve iyi olmalıdır. İyilik dediğimiz şey ahlak dediğimiz olgu sana göre bana göre oluşan bir şey olursa değişken ve göreceli bir hale gelir. Ahlakın göreceli olması ise ahlakın yokluğu ile eşdeğerdir. Zira sizin kendi iyileriniz başkasının iyileri ile uyuşmayabilir veya çatışabilir. Dolayısıyla Kur'an ve sünnet çerçevesinde iyiliğin ve ahlakın çerçevesini hep birlikte çizelim. Kur'an-ı Kerim'de meşhur ayetlerden bir ayet ayet-ül bir yani iyilik ayetidir. Bakara suresinin 177 ayetinde Allah şöyle buyurmaktadır:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!

Bu ayette iki çeşit iyilik Görüyoruz: Ahlaki iyilikler, Dini iyilikler.

"Bana on ayet indi. O ayetlerle amel eden cennete girer" ve Mü'minûn suresinin bu on ayetini okudu: "Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtı verirler. Onlar ki, iffetlerini korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. Kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler. Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler. İşte asıl bunlar varis olacaklardır. (Evet) Firdevs (cennetin)'e varis olan bu kimseler orada ebedi kalıcıdırlar." (Tirmizî, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an, 24)

Ayrıca Enfel suresinin şu ayetleriyle Rabbimize kulak verelim:

Müminler o kimselerdir ki, Allah'ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır. Onlar yalnızca rablerine güvenirler. Namazlarını özenle kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcarlar. Gerçek müminler işte onlardır. Rableri katında onlar için yüksek mevkiler, bağışlanma ve değerli rızık vardır." (Enfal suresi, 2-4. ayetleri)

Öyleyse baktığımızda Salih amel sahibi ihlâslı bir müminin özelliklerini şu şekilde toplayabiliriz:

1- İmanın 6 şartına haiz Tam bir iman sahibidirler.
2- İslam'ın Beş şartını eksiksiz yerine getirirler. Beş vakit namazını huşu ve idrak içinde kılarlar. Namazlarında derin bir saygı ve tevazu içinde olmak için gayret ederler.
Sağlıkları el verdiği müddetçe Ramazan orucunu tutar, zenginlikleri nispetinde Zekatı verir, hacca giderler.
3- Allah'ın adının anıldığında kalpleri titrer. Allah'ın ayeti kendisine okunduğunda imanları artar. Bir konuda Allahın fikrini, hükmünü öğrendiğinde bu konuda kibir ve ego ile değil tevazu ve teslimiyet ile hareket eder. Hatta iş içine sinmemiş bile olsa idrak edemediğim kaçırdığık bir notta vardır diye hareket eder.
Allah'ın kendisine lütfundan bahşettiği nimete şükreder. Maruz kaldığı belalara ise sabredip Allah'a tevekkül eder.


https://www.fikriyat.com/galeri/islam/kuran-i-kerim-ve-hadislerin-isiginda-muslumanlarin-ozellikleri/2

Sadakat ve İman:
"Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, mallarını Allah yolunda infak ederler." (Bakara, 2:177)

Namaz ve İbadet:
"Kuşluk ve akşam vakitlerinde namaz kılanlar övgüye lâyıktırlar." (İbrahim, 14:34)

Zekat Verme:
"Onlar ki, mallarının belli bir kısmını gece ve gündüz gizli ve açık verirler." (Al-i İmran, 3:35)

Kötülüğe Karşı İyilik:
"Kötülüğe kötülükle karşılık verme, onun yerine daha güzeliyle karşılık ver. İşte aralarında düşmanlık bulunan kimse ile sen arasındaki düşmanlık böylece dostane bir hal alır." (Fussilet, 41:34)

Sabır ve Tevekkül:
"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin; onlar diridirler, ama siz bilemezsiniz." (Bakara, 2:154)

Haramlardan Kaçınma:
"Onlar ki, Allah'ın sınırlarına riayet ederler." (Tevbe, 9:112)

Sözünde Durma:
"Onlar ki, söz verdiklerinde yerine getirirler ve zorluk anında sabrederler." (Mü'minun, 23:8)

Allah'ın Zikri ve Dua:
"Allah'ı çokça anan erkeklerle kadınlar var ya; Allah onları bağışlamıştır. Onlara büyük bir ecir hazırlamıştır." (Ahzab, 33:35)

İyilik ve Yardımlaşma:
"Ve siz, hayır işlerinde birbirinizle yardımlaşmak ve kötülük işlerinde yardımlaşmamak üzere birbirinize yardım eden kişiye yardım edin." (Maide, 5:2)

Haramlar ve Günahlar İçin Tövbe:
"Allah'a tövbe eden, iman eden ve iyi işler yapanlar var ya; işte onlar, Allah yolunda olanlardır; Allah, lütfunu genişletir ve O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Tevbe, 9:112)

Furkan Suresi, Ayet 63: Rahmân'ın o kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) lâf attıkları zaman, “Selâm” derler (sözün doğrusunu söylerler ve onlarla çatışmazlar);

Mâide Sûresi(5) 54. Ayet
Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, şunu bilsin: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah'ı severler, müminlere karşı yumuşak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve başları yukardadır; Allah yolunda mücadele ederler, dil uzatanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah'ın ihsanıdır. Onu dilediği kimseye verir. Allah'ın ihsânı geniştir, her şeyi bilendir.

• Müminler ancak Allah'a kulluk ederler. O'ndan başka zihinlerinde ilahlaştırdıkları hiçbir varlık yoktur. (Fatiha, 1/1-7; Nisa, 4/36)

• Allah'tan korkup-sakınırlar. Allah'ın yasakladığı veya rızasına aykırı olan bir şeyi yapmaktan çok çekinirler. (Âl-i İmran, 3/102; Yasin, 36/11; Tegabün, 64/15-16; Zümer, 39/23)

• Yalnızca Allah'a güvenirler. (Bakara, 2/249; Tevbe, 9/25-26)

• Allah'tan başka hiç kimseden korkmazlar. (Ahzab, 33/39)

• Allah'a şükrederler. Bu nedenle ekonomik yönden darlıkta ya da bollukta olmaları onlara herhangi bir üzüntü ya da böbürlenme vermez. (Bakara, 2/172; İsra, 17/3; İbrahim, 14/7)

• Kesin bilgiyle iman etmişlerdir. Allah'ın rızasını kazanmaktan dönmek gibi bir düşünceye asla kapılmazlar. Her gün daha şevkli ve heyecanlı biçimde hizmetlerini sürdürürler. (Hucurat, 49/15; Bakara, 2/4)

• Kur'an'a kuvvetle bağlıdırlar. Tüm hareketlerini Kur'an'a göre düzenlerler. Kur'an'a göre yanlış olduğunu gördükleri bir tavırdan hemen vazgeçerler. (A'raf, 7/170; Maide, 5/49; Bakara, 2/121)

• Sürekli Allah'ı anarlar. Allah'ın her şeyi gören ve işiten olduğunu bilir, sürekli Allah'ın sonsuz kudretini hatırda tutarlar. (Âl-i İmran, 3/191; Rad, 13/28; Nur, 24/37; A'raf, 7/205; Ankebut, 29/45)

• Allah karşısında acizliklerini bilirler. Mütevazidirler. (Ancak bu, insanlara karşı aciz görünmek ve ezik tavırlar sergilemek demek değildir.) (Bakara, 2/286; A'raf, 7/188)

• Her şeyin Allah'tan olduğunu bilirler. Bu nedenle hiçbir olay karşısında telaşa kapılmaz, her zaman serinkanlı ve tevekküllü davranırlar. (Tevbe, 9/51; Teğabün, 64/11; Yunus, 10/49; Hadid, 57/22)

• Ahirete yönelmişler, asıl hedef olarak ahireti belirlemişlerdir. Ancak dünya nimetlerinden de faydalanır, dünyada da cennet ortamının bir benzerini oluşturmaya çalışırlar. (Nisa, 4/74; Sad, 38/46; A'raf, 7/31-32)

• Sadece Allah'ı ve müminleri dost ve sırdaş edinirler. (Maide, 5/55-56; Mücadele, 58/22)

• Akıl sahibidirler. Her an ibadet bilincinde olduklarından sürekli dikkatli ve uyanıktırlar. Devamlı olarak müminlerin ve dinin lehine akılcı hizmetler yaparlar. (Mümin, 40/54; Zümer, 39/18)

• Tüm güçleriyle Allah adına inkarcılara, özellikle inkarcıların önde gelenlerine karşı büyük bir fikri mücadele verirler. Hiç yılmadan ve gevşemeden mücadelelerini sürdürürler. (Enfal, 8/39; Hac, 22/78; Hucurat, 49/15; Tevbe, 9/12)

• Hakkı söylemekten çekinmezler. İnsanlardan çekindiklerinden dolayı gerçeği açıklamaktan geri kalmazlar. İnkar edenlerin haklarında söylediklerine, alay ve saldırılarına aldırmazlar, kınayıcıların kınamasından korkmazlar. (Maide, 5/54, 67; A'raf, 7/2)

• Allah'ın dinini tebliğ etmek. Çeşitli biçimlerde insanları Allah'ın dinine davet ederler. (Nuh, 71/5-9)

• Baskıcı değillerdir. Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (Nahl, 16/125; Tevbe, 9/128; Hud, 11/75)

• Öfkelerine kapılmazlar, hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar. (Âl-i İmran, 3/134; A'raf, 7/199; Şura, 42/40-43)

• Güvenilir insanlardır. Son derece güçlü bir kişilik sergiler, etraflarına da güven telkin ederler. (Duhan, 44/17-18; Tekvir, 81/19-21; Maide, 5/12; Nahl, 16/120)

• Baskı ve zulüm görürler. (Şuara, 26/49, 167; Ankebut, 29/24; Yasin, 36/18; İbrahim, 14/6; Neml, 27/49, 56; Hud, 11/91)

• Zorluklara katlanırlar. (Ankebut, 29/2-3; Bakara, 2/156, 214; Âl-i İmran, 3/142, 146, 195; Ahzap, 33/48; Muhammed, 47/31; Enam, 6/34)

• Zulümden ve öldürülmekten korkmazlar. (Tevbe, 9/111; Âl-i İmran, 3/156-158, 169-171, 173; Şuara, 26/49-50; Saffat, 37/97-99; Nisa, 4/74)

• İnkarcıların saldırı ve tuzaklarıyla karşılaşır, alaya alınırlar. (Bakara, 2/14, 212)

• Allah'ın koruması altındadırlar. Aleyhlerinde kurulan tüm tuzaklar boşa çıkar. Allah, onları tüm iftira ve tuzaklara karşı koruyarak, onları üstün kılar. (Âl-i İmran, 3/110-111, 120; İbrahim, 14/46; Enfal, 8/30; Nahl, 16/26; Yusuf, 12/34; Hac, 22/38; Maide, 5/42, 105; Nisa, 4/141)

• İnkarcılara karşı tedbirlidirler. (Nisa, 4/71, 102; Yusuf, 12/67)

• Şeytanı ve yandaşlarını düşman edinmişlerdir. (Fatır, 35/6; Zuhruf, 43/62; Mümtehine, 60/1; Nisa, 4/101; Maide, 5/82)

• Münafıklara karşı mücadele eder, münafık karakterlilerle birlikte olmazlar. (Tevbe, 9/83, 95, 123)

• İnkarcıların zorbalıklarına engel olurlar. (Ahzab, 33/60-62; Haşr, 59/6; Tevbe, 9/14-15, 52)

• Birbirlerine danışarak (istişare ile) hareket ederler. (Şura, 42/38)

• İman etmeyenlerin gösterişli yaşantısına özenmezler. (Kehf, 18/28; Tevbe, 9/55; Taha, 20/131)

• Zenginlik ve mevkiden etkilenmezler. (Hac, 22/41; Kasas, 28/79-80; Nahl, 16/123)

• İbadetlere titizlik gösterir, namaz, oruç ve benzeri ibadetleri dikkatle yerine getirirler. (Bakara, 2/238; Enfal, 8/3; Müminun, 23/1-2)

• Çoğunluğa değil, Allah'ın verdiği kıstaslara uyarlar. (Enam, 6/116)

• Allah'a yakınlaşmak, örnek bir mümin olmak için gayret sarfederler. (Maide, 5/35; Fatır, 35/32; Vakıa, 56/10-14; Furkan, 25/74)

• Şeytanın etkisine girmezler. (A'raf, 7/201; Hicr, 15/39-42; Nahl, 16/98-99)

• Atalarına körü körüne uymazlar. Kur'an'a göre hareket ederler. (İbrahim, 14/10; Hud, 11/62, 109)

• İsraftan kaçınırlar. (Enam, 6/141; Furkan, 25/67; A'raf, 31)

• İffetli davranırlar ve Allah'ın istediği şekilde evlenirler. (Müminun, 23/5-6; Nur, 24/3, 26, 30; Bakara, 2/221; Maide, 5/5; Mümtehine, 60/10)

• Dinde aşırılığa kaçmazlar. (Bakara, 2/143; Nisa, 4/171)

• Fedakardırlar. (İnsan, 76/8; Âl-i İmran, 3/92, 134; Tevbe, 9/92)

• Temizliğe dikkat ederler. (Bakara, 2/125, 168; Müddessir, 74/1-5)

• Müminlerin arkasından konuşmaz, kusurlarını araştırmazlar. (Hucurat, 49/12)

• Haset etmekten kaçınırlar. (Nisa, 4/54)

• Allah'tan bağışlanma dileyenlerdir. (Bakara, 2/286; Âl-i İmran, 3/16-17, 147, 193; Haşr, 59/10; Nuh, 71/28)

• Ey Âdem Oğulları! Her namazınızda süslü elbisenizi giyinin. Yeyin, için, israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. 7.A'râf Sûresi, 31. Ayet









Ahlakın Göreceliliği, Ahlakın yokluğu ile eşdeğerdir. Altay Cem Meriç

Post a Comment

Daha yeni Daha eski