Soru -1
Allah Kendinden daha büyük bir taş yaratabilir mi?
Bu soru, klasik felsefi paradokslardan biridir ve genellikle “Tanrı her şeyi yapabilir mi?” sorusu etrafında şekillenir. Ancak İslam inancına göre bu sorunun kendisi yanlış bir mantık üzerine kuruludur.
1. Allah’ın Kudreti ve Mantıksal İmkansızlıklar:
İslam’a göre Allah’ın gücü sınırsızdır (kudret sıfatı), ancak bu sınırsız güç, mantıksal çelişkileri içermez. Yani Allah, kendi zatına aykırı bir şey yapmaz. Örneğin, "Allah kendisi gibi başka bir Tanrı yaratabilir mi?" sorusu da aynı mantık hatasına sahiptir, çünkü Allah tektir (Vahdaniyet ilkesi) ve O’nun üzerine çıkabilecek bir varlık olamaz.
2. Allah’ın Kudreti ve Hikmeti:
Allah, her şeyi yaratmaya muktedirdir, ancak "kendinden büyük bir taş" ifadesi çelişkilidir, çünkü Allah’ın büyüklüğü sınırsızdır. Sınırsız bir varlıktan daha büyük bir şeyin olması mümkün değildir. Ayrıca, Allah’ın her şeyi bir düzen ve hikmetle yarattığına inanılır. Dolayısıyla bu tür paradoksal sorular, Allah’ın kudretini eksiltmeye veya insani kavramlarla sınırlamaya çalışan yanlış yaklaşımlardır.
Sonuç:
İslam’a göre Allah’ın kudreti, akıl dışı ve mantıksız şeyleri yapmak anlamına gelmez. Allah’ın gücü sınırsızdır, ancak bu sınırsızlık çelişkili ve imkânsız kavramları içermez. Bu yüzden "Allah kendinden büyük bir taş yaratabilir mi?" sorusu yanlış bir kıyas ve mantık hatası içermektedir.
Soru - 2
Allah madem herkesin ona inanmasını istiyor neden kendini gizliyor ve görünmüyor?
İslam’a göre Allah’ın varlığı ve kendisini neden insanlara doğrudan göstermediği konusu hikmet, irade ve imtihan kavramlarıyla açıklanır.
1. Allah'ın Zatı ve Görünmezliği
İslam’a göre Allah’ın zatı, insan algısının ötesindedir. Kur’an’da "Gözler O’nu idrak edemez, fakat O bütün gözleri idrak eder." (En’am 6:103) buyrulur. Yani Allah, maddi varlıklar gibi bir forma sahip değildir ki görülebilsin. İnsan gözleri ancak sınırlı şeyleri görebilir, oysa Allah sınırsız ve ezeli bir varlıktır.
2. İmtihanın Gereği Olarak Görünmemesi
İslam’a göre dünya hayatı bir imtihan yeridir. Allah insanlara akıl ve irade vermiş, doğruyu ve yanlışı bildirmiştir. Eğer Allah, insanlara doğrudan görünseydi, herkes zorunlu olarak inanırdı ve iman etme özgürlüğü ortadan kalkardı. Oysa Kur’an’da "Dinde zorlama yoktur." (Bakara 2:256) denir. Bu nedenle Allah, insanlara kendisini direkt göstermek yerine, varlığını ayetler (deliller) ve peygamberler aracılığıyla bildirir.
3. Allah’ın Delilleri Her Yerde Mevcuttur
Allah, kendini gizlemez; aksine evrendeki düzen, yaratılış, insanın aklı ve vicdanı gibi pek çok şeyle varlığını gösterir. Kur’an’da "Göklerde ve yerde nice ayetler (deliller) vardır, ama insanlar onların yanından geçer de yüz çevirirler." (Yusuf 12:105) denir. Yani Allah’ın varlığını gösteren sayısız işaret vardır, ancak görmek isteyen görür.
4. Allah'ın Görünmesi Kıyamette Olacaktır
İslam inancına göre Allah, dünyada değil ama ahirette müminlere kendisini gösterecektir. "O gün yüzler vardır ki parıl parıl parlayacaktır. Rablerine bakacaklardır." (Kıyamet 75:22-23) ayeti, cennette Allah’ın razı olduğu kullarına kendini göstereceğini ifade eder.
Sonuç:
Allah’ın kendisini doğrudan göstermemesi, insanın özgür iradesine ve imtihanına bir fırsat tanımaktadır. İnsanlara deliller sunulmuş, akıl ve irade verilmiştir. Allah’ın varlığı zaten evrendeki düzen ve yaratılışla açıkça ortadadır; mesele, insanın bunu görmek isteyip istememesidir.
Soru - 3
Allah'ın kendisine ibadet edilmeye ihtiyacı mı vardır ki insanlardan namaz kılmasını oruç tutmasını istemiştir?
Allah’ın ibadeti istemesi, insanların iyiliği içindir; O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Bunu, bir doktorun hastasına ilaç yazmasına benzetebiliriz. Doktor, hastasına bir ilacı reçete ederken kendi sağlığı için değil, hastasının iyiliği için bunu yapar. Eğer hasta ilacı içerse şifa bulur, içmezse zararı kendisine olur.
1. Allah’ın İbadete İhtiyacı Yoktur
İslam’a göre Allah sonsuz kudret sahibidir ve hiçbir şeye muhtaç değildir:
> “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve her türlü övgüye layıktır.” (Fatır 35:15)
Bu, doktorun kendi sağlığı için değil, hastasının iyiliği için ilaç yazması gibidir. Allah’ın emirleri de insanın ruhsal ve ahlaki sağlığını koruması içindir.
2. İbadet, İnsan İçin Bir Gelişimdir
İbadetler, insanın ruhsal, psikolojik ve ahlaki olarak güçlenmesi içindir:
Namaz, gün içinde insanı disipline eder ve bilinçli yaşamasını sağlar.
Oruç, sabır ve irade eğitimi verir.
Zekât, cimriliği kırar ve toplumsal dengeyi sağlar.
Bu, bir doktorun hastasına sağlıklı kalması için egzersiz ve diyet önermesi gibidir. Doktorun kendisi değil, hasta buna ihtiyaç duyar.
3. Allah Neden İnsanlardan İbadet İstemiştir?
Allah, insanı en güzel şekilde yaratmış ve ona doğru yolu göstermiştir.
> "Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat 51:56)
Bu ayet, Allah’ın insanların iyiliği için ibadeti emrettiğini gösterir. Tıpkı doktorun hastasına ilaç reçete etmesi gibi, Allah da insanlara ruhsal ve ahlaki sağlıklarını korumaları için ibadetleri öğütler.
Sonuç:
Allah’ın emirleri, insanın fiziksel, ruhsal ve toplumsal iyiliği içindir. Allah’ın ibadete ihtiyacı yoktur; tıpkı doktorun ilaca ihtiyacı olmaması gibi. Ancak ibadet etmeyen insan, tıpkı reçetesini uygulamayan bir hasta gibi zarar görür.
Soru - 4
İslam kadına neden 2. Sınıf İnsan muamelesi yapmıştır? Kadının islamdaki değeri nedir?
İslam, kadını asla ikinci sınıf bir varlık olarak görmez; aksine, ona özel haklar ve değer atfeder. Ancak tarih boyunca bazı toplumlarda kadınlara yönelik yanlış uygulamalar olmuş ve bunlar bazen İslam’a mal edilmiştir. Gerçekte Kur’an ve Peygamberimizin (sav) uygulamaları, kadına büyük bir değer verdiğini açıkça gösterir.
1. İslam Öncesi Kadın ve İslam’ın Getirdiği Değişim
İslam’dan önce Arap toplumunda kadın, miras alamaz, çoğu zaman köle gibi görülür ve hatta diri diri toprağa gömülürdü. İslam, kadını bu aşağılanmış konumdan kurtarıp ona haklarını teslim eden bir din olmuştur.
Kur’an, kız çocuklarının diri diri gömülmesini eleştirerek şöyle buyurur:
> "Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda…" (Tekvir 81:8-9)
Bu ayet, İslam’ın kadını nasıl bir zulümden kurtardığını gösterir.
2. Kur’an’da Kadın-Erkek Eşitliği
Kur’an, kadın ve erkeğin Allah katında eşit olduğunu açıkça bildirir:
> "Erkek olsun, kadın olsun, kim mümin olarak salih amel işlerse, işte onlar cennete gireceklerdir." (Nisa 4:124)
> "Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık..." (Hucurat 49:13)
Bu ayetler, kadın ve erkeğin insanlık açısından eşit olduğunu, üstünlüğün yalnızca takva (Allah’a yakınlık ve erdem) ile olduğunu açıkça belirtir.
3. Kadının Miras ve Ekonomik Hakları
İslam, kadınlara miras hakkı tanıyan ilk sistemlerden biridir. Ancak erkekle miras payı farklıdır, çünkü erkeğin ailesini geçindirme yükümlülüğü varken, kadının böyle bir sorumluluğu yoktur. Kadının malı tamamen kendisine aittir ve harcama zorunluluğu yoktur.
> "Anne-babanın ve akrabaların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır, kadınlara da bir pay vardır." (Nisa 4:7)
4. Kadının Eğitim ve Bilgi Hakkı
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
> "İlim öğrenmek, kadın ve erkek her Müslüman üzerine farzdır." (İbn Mace, Mukaddime, 17)
Bu hadis, kadınların da eğitim almasının bir zorunluluk olduğunu gösterir. Tarih boyunca İslam medeniyetinde pek çok kadın âlim, tıp uzmanı, matematikçi yetişmiştir.
5. Evlilikte Kadının Hakları
Evlilikte düğün, nafaka ve himaye sorumluluğu tamamen erkeğe aittir.
Kadın evliliğe zorlanamaz. Bir evlilikte kadının rızası şarttır.
Kadın boşanma hakkına sahiptir (hul’). Eğer bir kadın evliliği sürdüremeyeceğine inanıyorsa, ayrılma hakkına sahiptir.
Mehir hakkı vardır. Evlilik sırasında kadına ekonomik güvence olarak mehir verilir.
6. Peygamberimizin (sav) Kadına Verdiği Değer
Peygamberimiz (sav), kadınlara büyük saygı göstermiş ve onların haklarını korumuştur. Şu hadisi meşhurdur:
> "Sizin en hayırlınız, ailesine en iyi davrananınızdır." (Tirmizi, Menakıb, 63)
Peygamberimiz, kız çocuklarını büyütenleri övmüş, eşlerine iyi davranmayı öğütlemiş ve kadınların eğitimine önem vermiştir.
İslam ve Batı’da Kadının Yeri: Tarihsel Karşılaştırma
İslam, kadına haklar ve değer verirken, Batı ve Hristiyanlık tarihinde kadın genellikle ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüş, hatta aşağılanmış ve baskı altına alınmıştır.
1. Batı’da Kadının Tarihsel Konumu
Kadın, Orta Çağ Avrupa’sında şeytanın oyuncağı olarak görülmüştür.
Hristiyan teolojisinde kadın, Hz. Havva yüzünden ilk günahı işleyen varlık olarak suçlanmıştır.
Kadın, birçok Avrupa ülkesinde yasal haklardan yoksun bırakılmış, mülk edinme ve miras alma hakkına uzun süre sahip olamamıştır.
Hz. Havva ve Kadının Suçlanması
Hristiyan öğretisinde Hz. Havva, Hz. Adem’i kandırarak ilk günahı işleten kişi olarak görülür. Bu yüzden kadın, kilise tarafından “günahın kaynağı” olarak kabul edilmiştir. Tertullian, Aziz Augustinus gibi Hristiyan ilahiyatçılar, kadını ‘şeytanın kapısı’ olarak tanımlamışlardır.
> "Kadın şeytanın giriş kapısıdır, ağaca dokunan ilk günahkârdır, yasayı bozan kişidir, Tanrı’nın suretini (erkeği) mahvedendir!" (Tertullian, De Cultu Feminarum, I, 1)
Bu bakış açısı, Avrupa’da kadınların yüzyıllar boyunca aşağılanmasına ve baskı görmesine neden olmuştur.
2. Cadı Avları ve Kadın Kıyımı
15. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa’da 100.000’den fazla kadın “cadı” suçlamasıyla yakılarak öldürülmüştür.
“Cadı Avı” özellikle Almanya, Fransa, İngiltere ve İspanya’da çok yaygın olmuştur.
Birçok masum kadın, sadece farklı olduğu veya güçlü bir konuma sahip olduğu için cadı olarak yaftalanmıştır.
Avrupa’da “Malleus Maleficarum” (Cadı Çekici) adlı kitap, kadınların cadı olduğu iddiasıyla yargılanmasını teşvik etmiştir. Kiliseler ve mahkemeler, kadınların şeytanla işbirliği yaptığı bahanesiyle korkunç işkenceler yapmışlardır.
3. İngiltere’de Kadın Pazarı ve Kadının Mal Gibi Satılması
18. ve 19. yüzyılda İngiltere’de kadınlar, pazar yerlerinde kocaları tarafından satılıyordu.
Kadın, bir eşya gibi görülüp pazarlıkla alınıp satılabiliyordu.
Satış, genellikle kalabalık alanlarda, kadının boynuna bir ip bağlanarak gerçekleştirilirdi.
Bu durum, Batı’da kadının çok yakın bir tarihe kadar bile bir meta olarak görüldüğünü açıkça gösterir.
4. Kadının Seçme ve Seçilme Hakkı
İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde kadınlar 20. yüzyıla kadar seçme ve seçilme hakkına sahip değildi.
ABD’de kadınlar 1920’de, Fransa’da ise 1944’te oy kullanma hakkı kazanmıştır.
Oysa İslam, kadınlara daha 1400 yıl önce ekonomik, sosyal ve siyasi haklar tanımıştır.
5. Sonuç:
İslam, kadını asla ikinci sınıf bir varlık olarak görmemiştir. Kadına ekonomik, hukuki ve sosyal haklar tanımış, onun eğitimini teşvik etmiş ve onu aile içinde ve toplumda önemli bir yere koymuştur. Tarihteki bazı yanlış uygulamalar, İslam’ın özünden değil, geleneklerden kaynaklanmaktadır. Kur’an ve Peygamberimizin (sav) sünneti incelendiğinde, İslam’ın kadına büyük değer verdiği açıkça görülmektedir.
İslam Kadını Korumuş, Batı Kadını İstismar Etmiştir
İslam, kadını aşağılanmış bir konumdan çıkararak haklarını vermiştir.
Batı’da ise kadın, yüzyıllar boyunca şeytanlaştırılmış, köleleştirilmiş ve aşağılanmıştır.
Bugün bile Batı’da kadın, özgürlük adı altında ticari bir meta olarak kullanılmaktadır.
Tarihsel olarak bakıldığında, İslam, kadına Batı’dan çok daha önce haklarını vermiştir. Batı’nın kadına değer verdiği iddiası, kadınların geçmişte gördüğü muameleyle çelişmektedir.
Avrupa'da Kadın Pazarı Londra - Smithfield Market
https://www.youtube.com/shorts/P4gjJO1A56I
Daha fazla içerik ve videoya ulaşmak için konu ile ilgili daha önce hazırlamış olduğum blog yazısına da göz atabilirsiniz:
Tesettür Üzerine…
Tesettür ve Mahremiyet Bilinci İle İlgili Videolar
Soru - 5
İslam'da neden birden fazla eş ile evlenmeye izin verilmiştir?
İslam'da Çok Eşlilik: Sebepleri ve Hikmetleri
İslam’da çok eşlilik, zorunlu veya ideal bir uygulama değildir; ancak belirli sosyal durumlar için ruhsat (izin) olarak verilmiştir. İslam’ın temel aile düzeni tek eşliliktir, çok eşlilik ise ancak belirli şartlarla mümkündür.
1. İslam Kaç Eşli Olmayı Tavsiye Etmektedir?
Kur’an, çok eşliliğe izin verse de, adaleti sağlama şartı koyarak tek eşliliği teşvik eder:
> “Eğer yetim kızlar hakkında adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, sizin için helal olan kadınlardan iki, üç veya dört ile evlenin. Ama adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman tek kadınla yetinin.” (Nisa 4:3)
Bu ayette çok eşliliğe izin verilse de, adalet şartı koşulmuştur. Aynı surenin 129. ayetinde ise şöyle buyrulur:
> “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, eşleriniz arasında adalet sağlamaya güç yetiremezsiniz.” (Nisa 4:129)
Bu, İslam’ın temel evlilik sisteminin tek eşlilik olduğunu gösterir. Çok eşlilik ise istisnai bir durumdur.
2. İslam’da Çok Eşlilik Kadını Aşağılamak İçin mi Vardır?
Hayır. İslam’da çok eşlilik, kadının statüsünü düşürmek için değil, toplumda ortaya çıkan bazı olağanüstü durumları çözmek için bir ruhsattır. Örneğin:
Savaşlar sonucu kadın nüfusunun erkeklerden fazla olduğu durumlar.
Kadının kocasıyla cinsel birliktelik kuramaması veya sağlık problemleri olması.
Toplumda dul kadınların ve yetimlerin sahipsiz kalmaması.
Bu gibi durumlarda, kadınların tamamen sahipsiz kalmasını önlemek için çok eşliliğe izin verilmiştir. Ancak bu, bir emir değil, istisnadır.
---
Diğer Dinlerde Evlilik ve Çok Eşlilik
1. Yahudilikte Çok Eşlilik
Eski Ahit’te (Tevrat) çok eşlilik serbesttir. Hz. Davud ve Hz. Süleyman gibi peygamberler çok eşliydi.
Tevrat’ta çok eşlilik yasaklanmamış, hatta bazı durumlarda teşvik edilmiştir:
> "Eğer bir adamın birden fazla karısı varsa, ilk eşine adil davranmak zorundadır." (Tesniye 21:15-17)
Yahudilikte çok eşlilik, Rabbinik Yahudilik tarafından sonradan yasaklanmıştır (11. yüzyıl).
2. Hristiyanlıkta Çok Eşlilik
Hz. İsa, çok eşliliği açıkça yasaklamamış, ancak monogamiyi (tek eşliliği) öne çıkarmıştır.
Pavlus'un mektuplarında kilise liderleri için tek eşlilik önerilmiş, ancak genel yasak getirilmemiştir:
> "Bir piskopos tek eşli olmalıdır." (1. Timoteos 3:2)
Orta Çağ Avrupa’sında bazı Hristiyan topluluklarında çok eşlilik görülmüştür. Ancak Katolik Kilisesi bunu yasaklamıştır.
Bazı Hristiyan mezhepleri (örneğin Mormonlar) 19. yüzyıla kadar çok eşliliği savunmuştur.
3. Hinduizm’de Çok Eşlilik
Hindu kutsal metinleri çok eşliliği yasaklamaz.
Eski Hint metinlerinde çok eşlilik yaygındı. Özellikle krallar birden fazla kadınla evlenirdi.
Mahabharata destanında birçok kralın birden fazla eşi olduğu anlatılır.
1955 yılında Hindistan’da yasalarla çok eşlilik yasaklanmıştır. Ancak bazı topluluklarda hâlâ devam etmektedir.
---
İslam’ın Çok Eşliliğe Bakışı ve Diğer Dinlerle Karşılaştırması
İslam’ın Çok Eşliliğe Bakışı ve Diğer Dinlerle Karşılaştırması
-
İslam:
- Çok eşliliğe izin verilmiştir, ancak adalet şartı ile sınırlandırılmıştır.
- Tek eşlilik teşvik edilmiştir, çünkü tam adalet sağlamak zordur.
- Hukuki olarak bazı İslam ülkelerinde serbesttir, bazı modern devletlerde yasaklanmıştır.
-
Yahudilik:
- Tevrat’a göre çok eşlilik serbesttir ve bazı peygamberler birden fazla eş almıştır.
- Sonradan Yahudi dini otoriteleri tek eşliliği benimsemiş ve 11. yüzyıldan itibaren çok eşlilik yasaklanmıştır.
- Günümüzde Yahudilikte çok eşlilik yasal olarak yasaktır.
-
Hristiyanlık:
- İncil’de doğrudan bir yasak yoktur, ancak Pavlus'un mektuplarında tek eşlilik öne çıkarılmıştır.
- Katolik Kilisesi ve çoğu Hristiyan mezhebi tek eşliliği zorunlu hale getirmiştir.
- Hukuki olarak Hristiyan dünyasında çok eşlilik yasaktır.
-
Hinduizm:
- Eski Hindu kutsal metinlerinde çok eşlilik serbesttir ve Hindu krallarının birden fazla eşi olduğu bilinmektedir.
- Günümüzde Hindistan yasalarına göre Hindu erkeklerin birden fazla eş alması yasaktır.
- Hukuki olarak 1955’ten itibaren Hindistan’da tek eşlilik zorunlu hale getirilmiştir.
İslam, çok eşliliği bir zorunluluk veya üstünlük olarak görmez, adalet şartıyla izin verir.
Yahudilik ve Hinduizm’de de çok eşlilik uzun süre serbestti, ancak sonradan yasaklandı.
Hristiyanlıkta açık bir yasak yoktur, ancak Katolik Kilisesi tek eşliliği benimsemiştir.
İslam’ın çok eşlilik izni, erkeğin kadından üstünlüğü için değil, bazı sosyal problemleri çözmek için tanınan bir ruhsattır. Ancak adalet sağlanamayacaksa, Kur’an tek eşliliği tavsiye etmektedir.
Hinduizm’de ve Hint tarihindeki kralların ve tanrıların çok eşli olduğu görülmektedir. İşte bazı önemli Hint kralları ve Hindu tanrılarının eş sayıları:
---
Hindu Tanrıları ve Eşleri
1. Krishna – 16.108 eşi
Hindu mitolojisine göre Krishna’nın 16.108 eşi olduğu anlatılır.
Bunlardan 8’i ana kraliçeler (Ashtabharya) olarak kabul edilir.
Geri kalanlar ise Krishna’nın kurtardığı kadınlar olarak görülür.
2. Rama – Tek eşi vardı (Sita)
Hinduizm’de tek eşli olarak kabul edilen nadir tanrılardan biridir.
Ancak bazı versiyonlarda ikinci bir eşi olduğuna dair anlatılar vardır.
3. Shiva – 2 eşi
Parvati (Ana Tanrıça) ve Sati (ilk eşi)
Parvati, Hinduizmin en güçlü tanrıçalarından biridir.
4. Indra (Tanrıların Kralı) – Birçok eşi
En meşhur eşi Shachi (Indrani) olarak bilinir.
Bazı mitolojilere göre birçok Apsara (göksel peri) ile ilişkisi vardır.
5. Brahma – 2 eşi
Saraswati (Bilgelik Tanrıçası) ve Gayatri
6. Vishnu – 3 eşi
Lakshmi (Ana eşi), Bhudevi, Sridevi
Bazı kaynaklarda daha fazla eşe sahip olduğu belirtilir.
---
Hint Kralları ve Eş Sayıları
1. Raja Bhoja – 100 eş
Orta Çağ Hindistan’ında hüküm süren büyük krallardan biriydi.
2. Chandragupta Maurya – Many eşi (Tam sayı bilinmiyor)
Maurya İmparatorluğu’nun kurucusuydu.
3. Ashoka – 5 eş
Maurya İmparatorluğu’nun en büyük kralıdır.
En ünlü eşi Devi ve Karuvaki idi.
4. Prithviraj Chauhan – 1 ana eşi (Sanyogita), ancak başka eşleri de vardı.
5. Krishna Deva Raya (Vijayanagara İmparatoru) – 3 eş
6. Rana Sanga – 21 eş
7. Jai Singh (Rajasthan Kralı) – 9 eş
8. Mughal İmparatorları (Babürler)
Babür Şah – Çok eşliydi.
Ekber Şah – 300'den fazla eşi vardı.
Cihangir – 20’den fazla eşi vardı.
Şah Cihan – En ünlü eşi Mümtaz Mahal’di, ancak başka eşleri de vardı.
Aurangzeb – 4 eşi vardı.
---
Sonuç: Hinduizm’de ve Hint Krallığında Çok Eşlilik
Hindu mitolojisinde tanrılar genellikle çok eşlidir.
Hindu kralları arasında çok eşlilik yaygındı ve bazıları yüzlerce eşe sahipti.
Krishna’nın 16.108 eşi olması en meşhur çok eşlilik örneklerinden biridir.
Hindu geleneğinde kralların çok eşli olması doğal kabul edilmiştir.
Bu durum, İslam’ın çok eşlilik ruhsatını kısıtlamalar ve adalet şartı ile sınırlandırdığını gösterirken, Hinduizm ve Hint tarihinde herhangi bir eş sayısı sınırlaması getirilmediğini ortaya koyar.
Daha fazla içerik ve videoya ulaşmak için konu ile ilgili daha önce hazırlamış olduğum blog yazısına da göz atabilirsiniz:
İslam'da Çok Eşlilik ve Peygamberimizin Eşleri
Soru - 6
İslam’da Zorlama Var Mıdır?
İslam, bireyin özgür iradesine ve inanç seçiminde serbestliğine büyük önem verir. Kur’an açık bir şekilde dinde zorlama olmadığını belirtir:
> "Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk ile eğrilik (hak ile batıl) birbirinden ayrılmıştır..." (Bakara 2:256)
Bu ayet, hiç kimsenin İslam’a zorla sokulamayacağını ve inanç konusunda baskı yapılamayacağını gösterir.
1. İnançta Zorlama Olmaz
İslam’da bir insanın Müslüman olması için kalben inanması gereklidir. Zorlama ile birinin Müslüman olması, İslam’ın ruhuna aykırıdır. Kur’an’da inancın bir tercih olduğu vurgulanır:
> "Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin." (Kehf 18:29)
Bu, insanın özgür iradesine vurgu yapan çok önemli bir ilkedir.
2. Peygamber Efendimiz (sav) Zorlama Yapmamıştır
Peygamberimiz (sav), insanları İslam’a çağırırken asla zorlamamış, sadece tebliğ (bildirme) görevini yerine getirmiştir.
> "Sen onların üzerinde bir zorba değilsin." (Ğaşiye 88:22)
Bu ayet, Peygamber’in (sav) sadece tebliğle yükümlü olduğunu, insanları zorla Müslüman yapamayacağını açıkça ortaya koyar.
3. Savaş ve Yayılma Konusunda Zorlama Var Mıdır?
İslam’ın savaş hukukunda da zorlama yoktur. Müslüman devletler, fethettikleri bölgelerde insanlara din özgürlüğü tanımış, gayrimüslim topluluklara kendi inançlarını yaşama hakkı vermiştir.
Örneğin, Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde, Hristiyanlara tam bir din özgürlüğü tanımıştır. Endülüs’te Müslümanlar, Yahudilere zulmetmemiş ve onlara özgürce yaşama hakkı vermiştir.
4. İslam'da Ceza Hukukunda Zorlama Var Mıdır?
İslam’da herkes kendi inancını seçmekte serbesttir. Ancak Müslüman olan birinin İslam’ı terk etmesi (mürtedlik) konusu farklı bir fıkhi tartışmadır.
İslam hukukunda mürtedlik ile ilgili cezalar, bireyin özel inancı ile değil, devlet güvenliği ile ilgilidir. (Örneğin, İslam toplumuna karşı isyan veya casusluk yapma gibi durumlar.)
Günümüzde çoğu İslam hukukçusu, dinden çıkan kişilere dünyevi bir ceza verilmemesi gerektiğini savunmaktadır.
Sonuç: İslam’da Zorlama Var mı?
İslam, inanç konusunda zorlamayı kesinlikle reddeder.
Peygamber Efendimiz (sav), insanları sadece tebliğ ile davet etmiş, baskı yapmamıştır.
Tarih boyunca Müslümanlar fethettikleri topraklarda din özgürlüğü tanımışlardır.
Zorlama, İslam’ın ruhuna aykırıdır; çünkü iman, ancak özgür iradeyle anlam kazanır.
Batı’nın I. ve II. Dünya Savaşı Sonrası Sömürgecilik Politikaları ve Yaptıkları
Batılı ülkeler, I. ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeci politikalarını devam ettirmiş, milyonlarca insanı köleleştirmiş, kaynaklarını yağmalamış ve halkları baskı altında tutmuştur.
---
1- I. Dünya Savaşı Sonrası Yapılan Katliam ve Zulümler (1918-1945)
Osmanlı’nın Yıkılması ve Ortadoğu’nun Bölünmesi
1916’da İngiltere ve Fransa, Osmanlı topraklarını bölmek için Sykes-Picot Anlaşması’nı yaptı.
İngiltere, Filistin’e Yahudi göçünü teşvik ederek İsrail’in kurulmasının temelini attı (Balfour Deklarasyonu, 1917).
Fransa, Suriye ve Lübnan’ı işgal etti; İngiltere Irak, Filistin ve Ürdün’ü kontrol etti.
Ortadoğu, Batılı güçlerin çıkarları doğrultusunda yapay sınırlarla bölündü ve iç savaşlara sürüklendi.
Afrika’nın Paylaşımı ve Sömürge Yönetimi
I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın Afrika’daki sömürgeleri İngiltere ve Fransa arasında paylaşıldı.
Fransa, Cezayir ve Fas’ta baskı politikaları uyguladı.
İngiltere, Güney Afrika, Mısır ve Hindistan’da sömürge yönetimini sürdürdü.
Sömürge topraklarından ham madde çalındı, yerli halk köle gibi çalıştırıldı.
---
2. II. Dünya Savaşı Sonrası (1945-1970)
Avrupa’nın Zayıflaması ve Sömürgeleri Kaybetmesi
II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkeleri ekonomik olarak zayıfladı ve sömürgelerini kaybetmeye başladı. Ancak bu süreçte sömürgelerini bırakırken büyük katliamlar yapmaktan çekinmediler.
Fransa’nın Katliamları ve Sömürgecilik Politikaları
Cezayir Soykırımı (1954-1962)
Cezayir, Fransa’nın en önemli sömürgesiydi ve bağımsızlık isteği sert bir şekilde bastırıldı.
1.5 milyon Cezayirli, Fransız ordusu tarafından öldürüldü.
Kadınlara işkence yapıldı, köylere kimyasal bombalar atıldı.
Bağımsızlık yanlıları topluca öldürülüp toplu mezarlara gömüldü.
Madagaskar Katliamı (1947)
Madagaskar’daki bağımsızlık hareketinde 90.000 kişi Fransız askerleri tarafından öldürüldü.
---
İngiltere’nin Katliamları ve Sömürge Politikaları
Kenya'daki Mau Mau İsyanı (1952-1960)
Kenya’daki bağımsızlık yanlıları İngiltere tarafından sert şekilde bastırıldı.
Yaklaşık 100.000 Kenyalı öldürüldü veya toplama kamplarında işkence gördü.
Hindistan’ın Bölünmesi ve İngiltere’nin Terk Etmesi (1947)
İngiltere, Hindistan’ı terk ederken Müslümanlarla Hindular arasındaki gerilimi kışkırttı.
Hindistan ve Pakistan ayrıldı; 1 milyondan fazla insan öldü.
İngiltere, halkları birbirine düşürüp çekildi ve kaos bıraktı.
---
Belçika’nın Kongo’daki Soykırımı (1960’a kadar)
Kongo, Belçika Kralı II. Leopold’un özel malıydı ve halkı zorla çalıştırılıyordu.
Sömürge döneminde 10 milyon Kongolu öldürüldü.
Bağımsızlık isteyen lider Patrice Lumumba CIA ve Belçika ajanları tarafından öldürüldü.
---
3. ABD ve Batı’nın Modern Sömürgeciliği (1970-2024)
Ortadoğu’yu Kontrol Etme Politikası
ABD ve Batılı güçler, enerji kaynakları üzerindeki hâkimiyetlerini korumak için Ortadoğu’yu karıştırdı.
Irak’ın işgali (2003), Libya’nın parçalanması (2011), Suriye’de iç savaş (2011) Batı’nın planlarının sonucudur.
Latin Amerika’daki Darbeler ve ABD Müdahaleleri
CIA destekli darbelerle solcu liderler devrildi, halk baskı altında tutuldu.
Şili’de 1973’te ABD destekli Pinochet darbesinde binlerce insan öldürüldü.
Küba, Venezuela gibi ülkelerde ABD sürekli ekonomik ambargo uyguladı.
---
Sonuç: Batı’nın Sömürgecilik Tarihi Kan ve Gözyaşıdır
Batılı ülkeler sömürgecilik adı altında milyonlarca insanı katletmiş, ekonomik kaynaklarını sömürmüş ve halkları açlığa mahkûm etmiştir.
I. ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeler bağımsızlık kazansa da Batı, siyasi ve ekonomik yollarla eski sömürgelerini hâlâ kontrol etmeye devam etmektedir.
Bugün Afrika’daki ekonomik krizlerin, Ortadoğu’daki iç savaşların ve Asya’daki bölünmelerin temel sebebi Batı’nın sömürgecilik politikalarıdır.
Sonuç olarak, Batı’nın tarihi zorlama, katliam, işkence ve halkları sömürme üzerine kuruludur.
Soru - 7
İslam'da Kölelik neden vardır? İslam köleliği neden bir anda kaldırmamıştır?
İslam’da Kölelik ve Batı ile Karşılaştırması
İslam, köleliği doğrudan başlatmamış, aksine mevcut kölelik sistemini insanileştirerek ve kademeli olarak kaldırmayı hedeflemiştir. İslam’ın kölelere tanıdığı haklar, Batı’daki köle sistemleriyle kıyaslandığında çok daha insancıl ve eşitlikçidir.
---
1. İslam’da Köleliğin Durumu ve Kölelere Tanınan Haklar
İslam geldiğinde, kölelik tüm dünyada yaygın bir sistemdi. Ancak İslam, köleliği bir anda kaldırmamış, fakat kölelere insani haklar vererek köleliği zamanla ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.
İslam’ın Kölelere Tanıdığı Haklar:
1. Köleleri Azat Etmeyi Teşvik Etmiştir
Kur’an, köle azad etmeyi büyük bir erdem olarak görür:
> "Köleleri özgürlüğe kavuşturun." (Bakara 2:177)
Birçok günahın kefareti olarak köle azat edilmesi emredilmiştir.
2. Kölelerin İnsan Onuruna Sahip Olduğunu Vurgulamıştır
Hz. Peygamber (sav), kölelere kötü davranmayı yasaklamıştır:
> "Köleleriniz, sizin kardeşlerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin." (Buhari, Itk, 15)
3. Köleler Zorla Çalıştırılamaz ve Dövülemez
Köleye kötü davranan bir kişinin onu azat etmesi gerektiği emredilmiştir.
4. Kölelerin Evlenme Hakkı Vardır
İslam, kölelerin evlenmesine izin vermiştir ve zorla evliliği yasaklamıştır.
5. Kölelerin Eğitim Hakkı Vardır
Hz. Peygamber (sav), kölelerin okuma yazma öğrenmesini teşvik etmiştir.
6. Köleler Hukuki Olarak Korunmuştur
Bir köle sahibi, kölesini haksız yere öldürürse İslam hukukuna göre cezalandırılır.
7. Kölelerin Özgürlüğe Kavuşması İçin "Mükâtebe" Sistemi Getirilmiştir
Mükâtebe, kölenin çalışarak özgürlüğünü satın almasıdır.
Efendinin bunu kabul etmesi teşvik edilmiştir.
---
2. İslam Neden Köleliği Bir Anda Kaldırmadı?
İslam geldiğinde kölelik, dünya ekonomisinin temeliydi.
Bir anda kaldırılması sosyal ve ekonomik kaosa neden olabilirdi.
Bu yüzden köleliği kaldırma süreci aşamalı olarak yürütüldü.
---
3. Batı ve ABD’de Kölelik ve Kölelere Bakış Açısı
Batı’da ve ABD’de köleler, İslam’daki kölelerden çok daha kötü muamele görmüştür.
Batı’daki Kölelik Sistemi
1. Antik Roma ve Yunan’da Kölelik
Köleler hiçbir hakka sahip değildi.
İnsan yerine mal olarak görülüyorlardı.
Köle sahipleri, kölelerini öldürme hakkına sahipti.
2. Orta Çağ Avrupa’sında Kölelik
Hristiyan Kilisesi, köleliği desteklemiştir.
Kilisenin izniyle köle pazarları kurulmuştur.
3. ABD’de Zenci Köle Ticaretinin Başlaması
15. ve 19. yüzyıllar arasında 12 milyon Afrikalı köle olarak satıldı.
Köleler, ABD ve Avrupa’da köle gemileriyle taşındı ve tarlalarda zorla çalıştırıldı.
İnsanlık dışı muamele gördüler, aileleri parçalandı ve isyan edenler öldürüldü.
4. ABD’de Kölelerin Hakları Yoktu
Köleler hiçbir hukuki hakka sahip değildi.
Kaçan köleler yakalanıp vahşice cezalandırılıyordu.
1865’te Amerikan İç Savaşı sonrası kölelik resmen kaldırıldı ama siyahiler hala ikinci sınıf vatandaş olarak görüldü.
---
4. Arap Tarihinde Kölelik
İslam öncesi Arap toplumunda köleler mal gibi alınıp satılıyordu.
İslam, kölelere haklar getirerek bu sistemi dönüştürdü.
Kölelik zamanla azaldı ve Osmanlı döneminde büyük ölçüde yasaklandı.
---
5. İslam ile Batı’daki Kölelik Arasındaki Farklar
---
İslam ile Batı’daki Kölelik Arasındaki Farklar
-
Kölelik Kaynağı:
- İslam’da kölelik, genellikle savaş esirlerinden oluşuyordu.
- Batı’da ise köleler, özellikle Afrika’dan kaçırılan masum insanlardı.
-
Kölelere Davranış:
- İslam’da kölelerin insan onuru korunmuş, köle azat edilmesi teşvik edilmiştir.
- Batı’da köleler mal gibi satılmış, zorla çalıştırılmış ve insan yerine konulmamıştır.
-
Evlenme Hakkı:
- İslam’da kölelerin evlenmesine izin verilmiş ve teşvik edilmiştir.
- Batı’da kölelerin aileleri parçalanmış, zorla ayrılmış ve evlenmelerine izin verilmemiştir.
-
Eğitim Hakkı:
- İslam’da kölelerin okuma yazma öğrenmesi teşvik edilmiştir.
- Batı’da kölelere eğitim hakkı verilmemiş, cahil bırakılmıştır.
-
Kurtuluş Yolu:
- İslam’da kölelerin çalışarak özgürlüklerini satın almalarına izin verilmiştir (mükâtebe sistemi).
- Batı’da köleler ancak kaçarlarsa veya köle sahibi isterse özgürlüğe kavuşabilmiştir.
-
Köle Sahiplerinin Sorumluluğu:
- İslam’da köle sahibi, kölesine iyi bakmak ve ona insanca davranmak zorundadır.
- Batı’da köle sahipleri, kölelerine kötü davranmakta serbestti ve işkence yaygındı.
-
Kölelik Kaldırılma Süreci:
- İslam, köleliği aşamalı olarak kaldırmayı hedeflemiştir.
- Batı’da kölelik, uzun yıllar boyunca devam etmiş ve ancak kanlı savaşlar, isyanlar ve büyük sosyal mücadeleler sonucunda kaldırılmıştır.
6. Sonuç: İslam, Köleliği Kaldırmayı Hedeflemiş, Batı Köleliği Kullanmıştır
İslam, köleliği doğrudan icat etmemiş, var olan sistemi düzenleyerek köleleri özgürlüğe kavuşturmayı hedeflemiştir.
Batı’da köleler insan olarak bile görülmemiş, işkence edilerek ve zorla çalıştırılarak sömürülmüştür.
İslam, kölelere haklar tanımış, onları insan olarak kabul etmiştir.
Batı dünyasında ise köleler tamamen bir meta olarak görülmüştür.
İslam’ın getirdiği sistem, köleliği tamamen yok etmeye yönelik ahlaki ve insani bir reform süreci başlatmıştır. Ancak Batı, köleliği sömürgeciliğin temeli olarak kullanmış, kaldırılmasını ancak savaş ve isyanlarla gerçekleştirmiştir.
Senegalde Köle Pazarı:
https://www.youtube.com/shorts/c7VOroiuTwU
Daha fazla içerik ve videoya ulaşmak için konu ile ilgili daha önce hazırlamış olduğum blog yazısına da göz atabilirsiniz:
Yorum Gönder