Hz. Ömer Dönemi Önemli Olayları

 28.11.2022

Hz. Ömer Dönemi Önemli Olayları

 

Halife Seçilmesi:

Hz. Ebu Bekir kendisinden sonra yerine geçecek halifenin en uygun Hz. Ömer olduğunu düşünüyordu. Bunu Hz. Abdurrahman b. Avf’a açtığında Abdurrahman b. Avf Hz. Ömer’in sert mizaçlı olduğunu söyledi. Hz. Ebu Bekir onun adaletini ve imanını bildiği için göreve geldiğinde itidalli ve adaletli davranacağını söyledi. Konuyu Evs kabilesinden Üseyd b. Hudayr’a açtığında Üseyd B. Hudayr ona biat edeceklerini söyledi. Bu fikir duyulduğunda bazı sahabeler Hz. Ömer’in sert mizacından dolayı tedirgin olsalar da genel kanı olumluydu. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir Hz. Osman’a bu konu ile ilgili bir ahidname yazdırdı.[1]

 

Yönetim Anlayışı

Hz.Ömer halife seçildikten sonra yaptığı konuşmasında görevinin ve sorumluluğunun farkında olduğunu belirten bir konuşma yaptı. Ve ümmeti en doğru yola yönelteceğini belirtti.[2]

 

İstişare

Peygamberimizin ve Hz. Ebu Bekir’in yolunu takip ederek istişareye önem veren bir yönetim anlayışı benimsedi.Peygamberimiz hayattayken sahabilerin bir konuda vahyin bulunup bulunmadığını sorduktan sonra konu hakkında vahiy yoksa kendi görüş ve tecrübelerini rahatça ifade etmeleri peygamberimizin ne denli istişareye önem verdiğini bize göstermektedir.[3]Ör.Bedir savaşı sırasında savaş yeri ile ilgili Habbab b. Münzir öneride bulunmuştur.

Peygamberimizin en fazla istişare ettiği kimselerden biri de Hz. Ömer’dir.

Örneğin Kadisiye ve Nihavend savaşlarında savaşı kendisinin değil de başka birinin komuta etmesi konusunda yapılan istişareler sonucu başka sahabileri komutanlığa getirmiştir.

Yine istişareler sonrasında divan teşkilatını kurmuştur. Ganimet taksimlerini istişare üzerine yapmıştır.[4]

 

Teftiş

Hz. Ömer çeşitli yöntemlerle görevlendirdiği valileri teftiş etmiş onların hakkında haberler almış ve halktan onları ve dahi kendisini denetlemelerini istemiştir. Kendisini eleştiren birisine tepki gösteren halkı sakinleştirip eğer bize söylemezlerse onlarda hayır yoktur. Eğer onların doğru söylediklerini kabul etmezsek biz de hayır yoktur demiştir.[5]

Hakkında şikâyet olan mal varlığı fazla artan valileri gerekli şekillerde cezalandırmış hatta görevden almıştır.

 

Halk-Toplum Öncelikli Yönetim

Hz. Ömer halifelik görevi süresince Müslüman olsun olmasın halkının ve ordularının hayatlarını tehdit edecek riskli durumlara izin vermeyen bir yönetim anlayışı gütmüştür.[6]

 

Önemli olan ferdler değil toplumdur. ve her başarı Allah’tandır. Bu anlayışı gösteren en güzel icraatı artık zaferleri nedeniyle başarılarının kendisinden kaynaklandığı düşünülmeye başlayan Halid B. Velid’i görevden almış ve Ebu Ubeyde’yi getirmiştir. O da zafer kazanınca insanlara başarının şahıslardan değil Allah’tan geldiğini söylemiştir.[7]

 

Asabiyet Karşıtı Yönetim Anlayışı

Hz. Ömer yönetiminde yaptığı bazı icraatlerle önemli olanın asabiyet değilde takva ve kişisel çabalar sonucu elde edilen mevki ve şeref olduğunu göstermiştir. Kendi kabile mensuplarını ordu komutanlığı ve valilik gibi görevlere getirmeyip yönetimden uzak tutmuştur.[8]

Çeşitli kabilelerden kimselere görev vererek kabileler arası siyasi çatışmaların çıkmasını önlemiştir.[9]

 

Kabiliyetli Yöneticileri Seçme

 Hz. Ömer, halîfeliği boyunca yetenekli yöneticileri devlet kademelerinde istihdam etmiştir. Bedir ashabından ya da aşeri-i mübeşşere’den olmasalar bile yönetim ve insan ilişkilerindeki maharetleri sebebiyle "Arap dahileri" olarak bilinen Muaviye b. Ebû Süfyan, Amr b. el-As, Muğîre b. Şu'be ve Ziyad b. Ebih onun en önemli bürokratlarıdır. [10]

 

Kendisini liyakat konusunda tereddüt gösteren valileri toplum menfaatini şahısların menfaatinden üstün tutmuş “bunu yapmayı ben de sevmiyorum” diyerek gönlü razı olmasada doğru olanı yapıp onları görevden azletmiştir.[11]

 

Hz. Ömer Dönemi Fetihleri

Hz. Ömer selefi Hz. Ebu Bekir’in başlattığı cihadharekatı ve politikalarını devam ettirmiştir. Hz. Ebu Bekir’in isteği ile Irak’taki Sasani orduları ile mücadele eden Müsenna B. Harise’ye destek olmak amacıyla ordu çıkardı.[12]

 

Irak ve İran Fetihleri

Köprü Savaşı

Müslümanlara karşı gönderdiği öncü birliklerin bir bir mağlup olduklarını haber alan başkomutan Rüstem, Irak'a yeni ve daha büyük bir ordu sevkine karar verdi. Bu defa komutanlığa BehmenCasûse getirildi. Bölgedeki gelişmeleri haber alan Ebû Ubeyd, gelen orduyu karşılamak üzere harekete geçti. İki ordunun arasında Fırat nehri bulunuyordu. Sâsânîler nehrin karşısına geçmediler. Başta Selît b. Kays olmak üzere Müslüman komutanlar da Ebû Ubeyd'e nehri aşmak yerine düşmanı kendi taraflarında karşılamanın daha uygun olacağı, ayrıca kendilerinden sayıca üstün olan orduyla savaşabilmek için Medine'den yardım istemeleri gerektiği tavsiyesinde bulundular. Ancak önceki başarıların verdiği güven sebebiyle Ebû Ubeyd elindeki orduyla takviyeye gerek duymadan, üstelik karşıya geçmek suretiyle düşmana hücum etmeye karar verdi. Bunun üzerine Fırat üzerine kayıklardan kurulan geçici köprüler yardımıyla askerler düşman tarafına geçtiler. Nehrin doğu sahilinde bekleyen İranlılar yanlarında getirdikleri fillerle Müslümanlar üzerine ani saldırı başlattılar. Fillerden ürken Arap atları Müslüman safların dağılmasına sebep oldu. İlk çarpışmalar esnasında başkomutan Ebû Ubeyd'in şehit olması, ordunun bozguna uğramasını hızlandırdı. Nehir üzerinde kurulmuş olan geçici köprü- ler de kullanılmaz hale gelince geri çekilme imkanı bulamayan İslâm askerlerinin pek çoğu nehirde boğuldu. Geriye kalan az sayıdaki asker ise bölgenin eski komutanı Müsenna'nın gayretleriyle canlarını kurtarabildiler. Savaş esnasında Araplar 4 bin insan kaybı verdiler. Hicretin 13. yılında (M.634) gerçekleşen ve İslâm tarihinde "Köprü Savaşı" olarak geçen bu savaş, Irak cephesinde gerçekleştirilen ilk fetihler esnasında Müslüman orduların uğradığı ilk ve tek mağlubiyettir. Bu sonuç, esasında İranlılar'ın başarısından ziyade Müslüman komutanın ihmali ve taktik hatasından kaynaklanmıştır. Ancak yine de Müslümanlara karşı Sâsânîlerin cesaretlenmelerine ve yakın geçmişteki mağlubiyetlerini unutmalarına sebep olmuştur.

 

 

2. Büveyb Savaşı

 

Köprü savaşını kazanmış olmalarına rağmen İranlılar Müslümanların üzerine daha büyük bir saldırı düzenleyemiyorlardı. Zira Sâsânî yönetimini başkentteki taht kavgaları meşgul ediyordu. Bu durum Köprü savaşını kaybetmiş olan Müslümanlara yeniden toparlanma imkânı verdi. Nitekim bundan istifade eden Hz. Ömer İran üzerine harekât için yeni bir seferberlik başlattı. Toplanan birlikler Cerîr b. Abdullah el-Beceli komutasında cepheye sevk edildi. Müsennâ b. Hârise'nin ordusu Büveyb denilen mevkide Medine'den gelen askerlerle birleşti. Aynı anda SâsânîlerMihran komutasındaki bir orduyu cepheye gönderdiler. Müslümanlar ile İranlılar Fırat nehrinin iki yakasında yeniden karşı karşıya geldiler. İranlı komutan, Müsenna'ya haber göndererek, savaşmak için karşı tarafa gelmelerini istedi. Köprü savaşı tecrübesi sebebiyle Müslüman komutan bu teklifi kabul etmedi. Aslında Hz. Ömer de orduların nehrin karşısına geçmelerini yasaklamıştı.[13][14]Bunun üzerine önceki savaşı kazanmış olan Sâsânî askerleri Fırat'ı aşarak Müslümanlar'ın tarafına geçtiler. Hazırlıklar tamamladıktan sonra karşılıklı saldırı başladı. Müslümanların sayısı bu defa da Sâsânîlerden azdı. Ancak onlar düşman ordusunun merkezine saldırarak ortadan bölmeyi başardılar. Müsennâ'nın kardeşi Hâris'in de şehit olduğu ilk çarpışmalar sonucunda Sâsânî ordusunda bozgun başladı. Bunun üzerine Müslüman askerler, düşmanın geriye dönüş için hazır tuttuğu köprüleri kontrol altına aldılar. Panik halinde dağılan İranlı askerlerin büyük bir kısmı Müslüman çemberinden sağ çıkmayı başaramadılar. Büveyb savaşı, cahiliye dönemi de dahil olmak üzere o zamana kadar Araplar ile İranlılar arasında gerçekleşen savaşların en şiddetlisi olarak kabul edilmiştir. Müsennâ büyük bir hezimete uğrattığı İran ordusunu takip ederek onların kayıplarını daha da artırdı. Hicretin 14.yılında (M. 635) meydana gelen bu savaş, Sâsânî İmparatorluğu'nun başkentinde büyük bir korku ve paniğe yol açtı. Nitekim bunun ardından Dicle ve Fırat bölgesinde Müslümanlara karşı koyabilecek önemli bir güç gönderemeyen İranlılar geri çekilmeye başladılar. [15]

 

3. Kâdisiye Savaşı

 

Sâsânîler, Büveyb savaşında Mihran komutasındaki ordu- larının hezimeti sonrasında kendilerinin Araplar karşısında aciz duruma düştüklerini fark etmeye başladılar. Yenilgilerine sebep olarak gördükleri iç çekişmelere son vermek amacıyla Sâsânî sarayında nüfuz mücadelesine girişmiş olan Rüstem ile Firuzan isimli komutanları birlikte hareket etmeye çağırarak Müslümanlara karşı birleştiler.[16]

 

 

134 de kaldım okumada

 

 



[1] Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.93-94

[2] Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s. 95-96

[3]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s. 97

[4]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s. 98

[5]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.103

[6]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.  105

[7]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.112

[8]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.117-118

[9]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.119

[10]120

[11]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.120

[12]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.122

[13]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.125

 

[15]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.126

[16]Âdem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi-2(Hulefa-i Raşidin Dönemi), Ensar Yay., İstanbul, 2009, s.127

Post a Comment

Daha yeni Daha eski