MUVAHHİDLER - Müluku't Tavaif

 

    

    

 

    

    


 

 

 

 

 


MUVAHHİDLER

  GİRİŞ

1-MÜLUKUT TAVAİF’İN ORTAYA ÇIKIŞI

1.1.

1.2.

1.3.

2- YÖNETİMİ

2.1.Abdülmümin

2.2.1. Mücaderi

                              2.2.1.1.İbn ve İbn

2.2.1.2.Beni

                     2.2.2.Muvahhidleri

2.2.2.1.Erek

                             2.2.2.2.İka ve

3-MU

SONUÇ

 

 

 

 

 

MUVAHHİDLER(1121-1269)

GİRİŞ

Muvahhidler(1121-1269)Mağrib-i Aksa’da Emevilerin yıkılışından sonra, Abbasiler zamanında kurulan bir İslam devleti olan Murabıtlar devletinin içinden çıkmıştır. Murabıtlardevletin dini uygulamalarına karşıde bir eleştiri olarak ortaya çıkan Muvahhidler hareketi, Mağrib ve Endülüs bölgelerinin birbirlerini hem coğrafi hem dini hem sosyal yaşantı açısından tamamlaması sebebiyle Endülüs Müslümanları için de yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.

Muvahhidler’in hem fikir, hem isim babası  Berberi Musamide Kabilesinin bir kolu olan Herga’yamensup bir ailede Susulaksa’da dünyaya gelen  Muhammed İbn. Tumert’tir. Muvahhidler’inyani ‘’TevhidEhli’’nin siyasi bir güç haline gelme aşamasında mehdiliğini ilan ederek merkezi bir otorite tesis eden  ve taraftarlarından biat alarak hareketinin  uhrevi bir kisveye bürünmesini sağlayan İbn. TumertMuvahhidler devletinin kuruluş aşamasında vefat etmiştir. Devletin tesisi, gerek Mağrib gerekse Endülüs bölgesinin  hakimiyet altına alınması  ve devlet yönetiminin babadan oğula geçen bir saltanat haline gelmesi Muhammed  İbn. Tumert’in en sadık tabiisi Abdülmümin tarafından gerçekleştirilmiştir.[1]

Muvahhidleryaklaşık yüz elli yıl süren hakimiyetleri süresince Mağrib ve Endülüs bölgesinde İslam’ın kılıcı olarak varlıkları ile Müslümanların koruyucusu olmuşlardır.

Okumalarımız yoğun olarak,  Muvahhidler devleti ile ilgili detaylı çalışmaları dolayısıyla Prof Dr. Adnan ADIGÜZEL hocamızın makalelerinden olmuştur.

 

Muvahhidler Devletinin hüküm sürdüğü topraklar.[2]

 

Muvahhidler Devletinin yaşadığı coğrafya. [3]

 

 

 

1-MUVAHHİDLER’İN ORTAYA ÇIKIŞI

1.1.Muvahhidlerin Zemini Murabıtlar Dönemine Kısa Bir Bakış[4]

Muvahhidler hareketiMurabıtlar (1091-1147) döneminde devletin dini uygulamalarının tenkidi olarak ortaya çıkmış olmakla birlikte zamanla bu uygulamaları ıslaha yönelik bir harekete ve sadık taraftarlarının çoğalmasıyla siyasi bir güç olarak sistemleşerek yeni bir devlet teşekkülüne dönüşmüştür.

Muvahhidlerin öncü lideri Muhammed İbn. Tumert, berberi Mesmude topluluğuna bağlı ‘’siyasi bir geleneği olmayan, orta halli sıradan bir ailenin çocuğu dur.’’[5]Muvahhidler ve İbn Tumert’i anlayabilmek için, öncelikle Mağrib bölgesinin Müslümanlar tarafından fethini bilmemiz bize Muvahhidi hareketi anlamak açısından kolaylık sağlayacaktır.

Mağrib bölgesinin fethi Müslümanlarca VIII. yüzyıl başlarında Hz. Muhammed’in vefatından yüz yıl bile geçmeden tamamlanmıştır. Mağrib denilen bölge Kuzey Afrika’daki bu günkü Tunus. Cezayir, Libya, Fas ve Moritanya bölgesidir.[6] 86/705 yılında Musa Bin. Nusayr  kendi komutanlığında fethedilen bu bölgelere Vali olarak atanmıştır. Kıtanın en batısına kadar ulaşmış, kıtanın güney kısımlarından Moritanya’ya yönelmiş ve buradaki Berberi kabilelerle savaşarak Muvahhidler hareketinin doğduğu Sasulaksa’nın da içinde bulunduğu bölgeyi fethetmiştir.[7]

Abbasiler’in 750’de Emeviler devletine son vererek İslam devletinin hakimiyetini almaları akabinde Mağrib bölgesinde, yalnızca bölgesel bir güç olabilmiş birçok devlet kurulmuş olsa da Kuzey Afrika’nın iç kısımları ve Mağrib bölgesindeki iktidar boşluğu  bu bölgede V/XI. y.y. ortalarında Abdullah Bin. Yasin’in önderi olduğu Murabıtlar Devletinin (1091-1147) kurulmasına sebep olmuştur.[8]

Murabıtlar hareketi V/XI. yüzyılda Afrika kıtasında bugünkü Moritanya’nın doğusunda bulunan Büyük Sahra’nın batısında yaşayan Berberi göçebe Sanhace’ye mensup kabileler arasında ortaya çıkmıştır. Yukarıda değinildiği üzere Abbasiler devrinde Mağrib bölgesinde pek çok bölgesel devlet kurulmuştur. Mrabıtların ortaya çıktığı dönemde bölgede yaşayan Berberiler Müslüman olmakla birlkte İslami eğitim konusunda yetersizlerdi ve dini uygulanma ve yaşayışlarında eksiklerdi. İslamiyetin kabilesine öğretilmesi ve dini yaşayışta örnek olacak kişilere ihtiyaç duyulması üzerine bu bölgedeki kabile liderlerinden Yahya Bin İbrahim hac ibadetini ifa edip yaşadığı topraklara kendilerine  İslam dinini öğretecek ve örnek olacak Abdullah Bin Yasin ile birlikte dönmüştür.[9] Muhammed Bin Yasin hedeflenen amacı gerçekleştirmiş ve zorlu mücadeleleri sonucunda çevresinde samimi Müslüman bir topluluğun oluşmasını sağlamıştır. Bu mücadeleleri sırasında karşılaştığı güçlükler sebebiyle yanına aldığı az sayıdaki talebesiyle, Nijer (Senegal) nehri üzerindeki bir adada bir ribat kurarak buraya yerleşmiştir. Murabitun/Murabıtlar ismi bu ribataatfedlmiştir. Bu grubun içinde Lemtune liderlerinden Yahya Bin Ömer ve kardeşi Ebu Bekir de bulunmaktaydı. Bu iki kardeş Abdullah Bin Yasin ile birlikte Murabıtların devletleşmesi ve Mağrib bölgesinin bu devletin sınırlarına katılmasında büyük rol almışlardır.

Abdullah Bin Yasin ve yanındaki talebelerinin yerleştiği bu ribat tam bir eğitim öğretim merkezi olmuş, bölgeye civardan gelenlerle buradaki eğitime dahil olanların sayısı kısa sürede artmıştır. Kendisine sadık talebeleriyle siyasi bir güce dönüşme süreci ‘’iyiliği emretme kötülükten nehyetme ve cihad etmenin zamanının geldiği’’ bildirisyle Abdullah Bin Yasin tarafından başlatılmıştır.[10]

Abdullah Bin Yasin Lemtuneliler arasında kabile bağının yerine din bağına vurgu yaparak devletine karşı muhakemet gösteren civar putperest kabilelere karşı savaş başlattı. Vefat edince yerine hareketin askeri liderliğini Lemtuneliler’in önde gelen isimlerinden Ebu Bekir Bin Ömer ve Yusuf Bin Taşfin üstlendiler. Merakeş şehrini inşaa ederek tarih sahnesinde yerlerini aldılar. Bu dönemde İber Yarımadası’nda Hristiyan krallar Müslüman emirliklere saldırılar düzenlemekteydiler. Özellikle VI. Alfonso Endülüs’ün Mağrib’e en yakın noktalarından Tarif’e kadar ulaşmıştı. Adeta Endülüs’ü sahipsiz görmüş Tuleytula ve Sarakusta’yı kuşatarak Endülüs’e sahip olma niyetini göstermiştir. Ardından Mağrib’e geçerek Murabıtlar’la savaşmayı göz almıştı. Murabıt sultanını adeta düelloya davet etmişti. Yusuf Bin. Taşfin hem Endülüslü Müslümanların  daveti hem Alfonso’nun meydan okuması üzerine ordusu ile birlikte cihada karar verdi. 1086’da Zelleka’daHristiyanlar’ı yenilgiye uğratan Yusuf Bin Taşfin bu adımı ile Müslümanlar’ın Endülüs bölgesinde de hamisi oldu. 1090 dan itibaren Endülüs’te Murabıtların varlığı yaklaşık 60 yıl hakim güç oldu.[11]

1.2.Muvahhidler’in Karizmatik Lideri Muhammed İbn.Tumert

Muhammed İbn. Tumert Cebel-i Sus’ta yaşayan Berberi Musamide kabilesinin bir kolu olan Herğa’ya mensup, mescitlerde     bazı işleri görmek vazifesinde orta halli, dindar bir ailenin çocuğu olarak Susulaksa’da  (474/1080-81)dünyaya gelmiştir. İbn. Tumert’in dünyaya geldiği dönemde bu bölgede Kurani ilimlerin öğrenimine çok önem verilirdi. İbn Tumert de tahsilinin başlangıcını doğduğu bu bölgede yaptıktan sonra Endülüs’e geçmiş, Kurtuba’da bir süre kaldıktan sonra oradan İskenderiyye^ye oradan da hac için Mekke’ye geçmiştir. Mekke’den sonra Bağdat’a gelerek Nizamiye medreselerine 13 yıla yakın bulunarak tahsiline devam etmiştir. Bağdat’ta bulunduğu sürede İmam Gazali gibi devrinin ilim otoritelerinden dersler aldığı bilinmektedir.[12]‘’İbn Tumert. Şafii fıkhıyla birlikte Zahiri fıkhını öğrenmiş, Maliki fıkhına göre amel etmiştir. İtikadi konularda taklidi, fıkıhta da kıyası kabul etmşltir. Rey ve taklit ile ilgili eserleri reddetmiştir. Akaid konusunda hiçbir mezhebe bağlanmamıştır. Birçok konuda Eş’ari’den istifade etniş olmakla birlikte, Allah’ın sıfatları konusunda M’tezile’den, imamet anlayışında Şia’dan faydalanmıştır.’’[13]

Muvahhid kelimesi; Tevhid’den Allah’ı birlemekte gelmekle birlikte İbn. Tumert etrafına toplanarak kendisine tabii olanlara bu nitelemede bulunmuştur. İbn Tumertİslamın temeli olan Tevhid’e vurgu yapmıştır. İslami yaşantının başlangıç noktasının Tevhid olduğunu, Tevhid’i uygulamada kendisinin son derece özenli olduğunu, mevcut otoritenin bu İslami hassasiyetten uzaklaştığına da sık sık atıfta bulunarak Murabıtlar’ıeleştirerek yerine  konacak doğru fikirlerin  adresi  olarak kendi görüşlerini  gösterme temayülündeydi. Vaazları ve dini çağrıları ile etrafında sadık tabiiler toplamayı başarmıştı. Murabıtların Allah inancında Teşbih ve Tescim anlayışına saptıklarını dini uygulama ve dini yaşantı konusunda toplumdaki sapmaların sorumluluğunun mevcut siyasi otorite olan Murabıtların sorumlu olduğunu şiddetli bir şekilde vurgulayarak günden güne taraftarlarının sayısını artırmaktaydı.

İbn Tumert’inMuvahhidlerin imamı sıfatıyla muhkemleşmesi Mehdiliğinin takipçileri tarafından kabul edilerek kendisine biat edilmesiyle gerçekleşmiştir.

Eğitimini tamamlamış doğduğu topraklara doğru adım adım ilerlerken tüm duraklarında dersler vermiş fikirlerinin tohumlarını tüm Mağrib’ e serpmiştir. Bu geri dönüş yolculuğu fikir kadrosunun temellerini atması açısından önemlidir. Tunus’tan başlayarak, Kuzey Afrika sahillerindeki şehirlerden Konstantin, Bicaye, Mellale, Tlemsan, Fas, Miknase ve Sela’ya uğrayarak Merrakeş’e kadar ulaşmıştır. En sadık talebelerinden olan ve kendisinden sonraki halifesi Abdülmümin Bin. Ali’de bu yolculukta kendisine katılarak yaklaşık sekiz kişilik bir toplulukla Fas’a varmışlardır. Fas’tan sonra 514/1119 yılı ortalarında Merrakeş’e varmışlardır ki Merrakeş Murabıtların başkenti ve  devlet yöneticilerinin bulunduğu yer olarak önem arzetmektedir.  İbn Tumert’inMerrakeş’e geldiği bu dönem a Murabıtlar iktidarının en güçlü olduğu dönemleridir.[14] 515/1121’de Ramazan ayında Mehdiliğini talebelerine kabul ettirmiş onardan bu konuda biat almış ve Muvahhidler hareketinin siyasi bir güç olarak Murabıtların karşısında olduğunu açıkça ilan etmiştir.

İbn TumertMuvahhidler’i ile birlikte, ‘’iyiği emir, kötülükten nehy’’ faaliyetleri gereğince gördüğü yanlışlara  bizzat müdahale etmişlerdir. Açıktan içki ve müzik aletlerinin satılması, kadın ve erkeklerin sosyal hayattaki  İslam’a aykırı  giyiniş, hal ve tavırları müdahale edilen konulardandı. Bu müdahale girişimleri Maliki fakihleri halk ve yöneticiler tarafından rahatsızlığa ve ardından tepki ile karşılanmayla birlikte bu müdahalelerde bulundukları şehirlerden sürgün edilmelerine sebep olmuştur. Devletin başşehri Merrakeş’te de aynı tavırlarını sürdürmeleri  ve ‘’Menakir’’olarak adlandırdığı yanlışları bizzat devlet başkanı Ali Bin. Yusuf’a ulaşarak  bu yanlışları İslami çizgiye getirme sorumluluğunun kendisinin  olduğunu bildirdi. Devlet yöneticilerinin kendisinin uyarılarını  dikkate almamalarıyla birlikte bu taleplerden rahatsızlık duymaları ve ‘’Menakir’’i düzeltme ile ilgili bir çabalarının  olmaması mevcut düzenin yıkılması ile ilgili kanaatini güçlendirerek,  İbn Tumert’i siyasi güç kazanmak için yollar aramaya sevk etti. Bu arayış İbn. Tumert’i Murabıtların başşehrinden de sürgün edilmesiyle Sus bölgesindeki İcilliz’e yerleşerek kendisinin de içinden çıktığı Mesmudeliler arasında dini ve siyasi görüşlerini yaymak için çaba göstermesine sevk etti.

Murabıtların yönetimde daha çok Senhace Kabilesine önem vermesi sebebiyle siyasi idareye soğuk olan Mesmudeli kabilelerin liderleri İbn. Tumert’e yoğun ilgi gösterdiler. İbn. Tumert kabile asabiyetine dayanmadan İslam’ın emir ve yasaklarının uygulanması konusunda Murabıt yönetiminin kayıtsız kaldığı fitne, fesad ve zulmün yaygınlaştığını dolayısıyla bu devlete itaatin caiz olmadığını bilakis onlara karşı savaşın gerekliliğini vurgulamıştır. Bu kabilelerce kendisine tartışmasız itaatin yapılması için ‘’Mehdilik’’, ‘’Masum İmam’’ve ‘’İmamet’’ kavramlarına vurgu yapmıştır.

Ortaya çıkan tehlikeyi yok etmek için Murabıt hükümdar  Ali b. Yusuf tarafından İciliz’e gönderilen ordunun İbn. Tumert’in Kabilesi Hergalılarca hezimete uğratılması İbn. Tumert’in liderliğini sağlamlaştırmıştır. Tınmellel bu başarılı savunma savunma sonrasında İbn Tumert’e bağlılık bildirerek kendi yanlarına davet etti.

İbn. Tumert’ tabii olanlar çoğalınca onları sistemli bir şekilde yönetebilmek için; Onlar meclisi, Elliler meclisi, Yetmişler meclisi ve Talebeler şeklinde sınıflandırarak hepsine birden Muvahhidun ismini verdi ki, Muvahhid ‘’Allah’ı Birleyen’’veya ‘’Tevhid Ehli’’ anlamına gelmektedir.

İbn. TumertTınmellel’e yerleştikten sonra kendisine sadık bir ordu oluşturarak Merrakeş’e saldırdı. Merrakeş Murabıtların başşehri olduğu için  iyi savunuluyordu. ‘’Buheyra’’ adı verilen bu savaşta Muvahhidler hezimete uğradı ve bu savaştan bir süre sonra İbn. Tumert vefat etti.

İbn Tumert’in vefatından sonra Muvahhidler hareketinin en sadık ismi Abdülmümin b. Ali hareketin başına geçti ‘’Emirü’l-mü’minin’’ lakabını alarak halife oldu, ölümünden sonra da oğlunu halife ilan ederek iktidarı babadan oğula geçer hale getirdi. Abdülmü’min cihad eksenli bir politika uyguladı. Çevreden merkeze bir rota çizerek çevreden  Merrakeş’e doğru ilerleyerek tüm Mağrib’i Aksa’yı ele geçirdi. Murabıtların Muvahhidlerle olan mücadelesi Endülüs üzerindeki hakimiyetlerini zayıflatarak Hristiyan güçlerin aradığı fırsatı doğurmuş oldu.[15]

İbn. Tumert fikir ve siyasi temellerini attığı  Muvahhidler devleti  yaklaşık 150 yıl Mağrib ve Endülüs’te Müslüman varlığının teminatı olmuşlardır. Bu bölgelerde hem devlet içi sorunlarla mücadele etmişler, hem de  Hristiyan güçlere karşı Müslüman varlığının bu bölgedeki teminatı olmuşlardır.

Muvahhidler varlığı Mağrib’den Endülüs’e geçtikten sonra, Endülüs bölgesinin gerek coğrafi  gerek kültürel gerek sosyal yapısı itibaribariyle doğal olarak başkalaşmıştır. Devlet başkanının  hanedan ailesi içinden çıkması  zaman zaman  hanedan üyeleri arasında çatışmalara dönüşerek devletin siyasi gücünü zayıflatarak Hristiyanların rahat hareket etma zemini bulmasına yol açmıştır.

Muvahhidler Devleti Hükümdarları İbn. Tumert sonrasında babadan oğula geçerek devam etmiştir.[16]

MUVAHHİD HÜKÜMDARLARI

İbn Tûmert

524 (1130)

Abdülmü’min b. Ali el-Kûmî

524 (1130)

Ebû Ya‘kūbYûsuf b. Abdülmü’min

558 (1163)

Ebû YûsufYa‘kūb el-Mansûr-Billâh

580 (1184)

Muhammed en-Nâsır-Lidînillâh

595 (1199)

Yûsuf el-Müstansır-Billâh

610 (1213)

I. Abdülvâhid el-Mahlû‘

620 (1224)

Ebû Muhammed Abdullah el-Âdil

621 (1224)

Ebû Zekeriyyâ Yahyâ el-Mu‘tasım-Billâh

624-633 (1227-1235)

Ebü’l-Alâ (Ulâ) İdrîs el-Me’mûn

624 (1227)

II. Abdülvâhid er-Reşîd

630 (1232)

Ebü’l-Hasan Ali es-Saîd

640 (1242)

Ömer el-Murtazâ

646 (1248)

Ebü’l-Alâ Ebû Debbûs el-Vâsiḳ-Billâh

665-668 (1266-1269)

 

1.3.Muhammed İbn.TumertSonrası, İlk Halife Abdülmüminve O’nun Yönetim Anlayışı

İbn. Tumert 1130’da vefat edince Muvahhidler’in liderliğine Abdülmü’min Bin. Ali getirilerek Emir’ül-mü’minin sıfatıyla halife olmuştur. Abdülmümin İbn. Tumert’in kaldığı yerden devam ederek Murabıtlar ile savaşmayı sürdürmüş, Dern vadisini, Sicilmase’yi, Tlemsan, Vahran, Fas ve son olarak Merrakeş’i ele geçirerek Murabıtlar devletinin varlığına son vermiştir.  Sus vadisinden Akdeniz sahiline kadar olan bölgede, Atlas okyanusundan Trablusgarb’a aynı zamanda Endülüs’e kadar hemen her yerde savaşmış ve galip gelmiştir.

AbdülmüminTrablusgarb’dan Atlas Okyanusu’na, Endülüs’ten Uzak Sus’a kadar geniş topraklarda otorite olan bir devlet miras bırakmıştır.  Endülüs’te Müslümanlar Hristiyanlar’a karşı yeniden güç kazanmışlardır ve Müslüman hakimiyeti Endülüs’te Muvahhidler devleti olarak bir asır devam etmiştir.

Abdülmümin yönetimde özellikle idarecilerin , öncelikle dini emirlere tam olarak uyma, hakkı ve adaleti yaşatma ve ahlaki konularda duyarlı olma gibi özellikler taşımasına önem vermekteydi. Yöneticiler cezaların uygulanması konusunda çok dikkatli olmalı, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde işin ehli kişiler çalıştırılmalı ve kamu düzeninin sağlanmasında vatandaşların desteğinin alınmasına özen gösterilmelidir. Ülkede huzur, güven ve istikrarın sağlanması için dikkat edilmesi gereken hususları belirten mektupları idarecilere göndermiş ve ancak bu  hususlara dikkat edilmesiyle huzur ve güvenin tesisinin mümkün olabileceğini vurgulamıştır.

Abdülmümin yöneticilerin hem Allah katında,hem vatandaşlar nezdindeki sorumluluklarına büyük vurgu yapmış, idam cezaları, hazine harcamaları gibi konularda bizzat devlet başkanından izin alınması gerektiğini tebliğ etmiştir. Tüm   yönetim konularında istişare ve yetki paylaşımına dikkat etmiştir. Halkın desteğini almak için halk ile bilgi paylaşımına önem vermiştir. İnsan haklarına son derce saygı göstererek Müslümanlar yönetiminde halkın emniyet ve huzur içinde olması için azami gayret göstermiştir.[17]

2-ABDÜLMÜMİN SONRASI DEVLET YÖNETİMİ

2.1.Abdülmümin Sonrası Devlet Yönetimine Kısa Bir Bakış

Abdülmümin’in ardından halife olan oğlu Ebu Yakub Yusuf b. Abdülmü’min (1163-1184) ve Ebu Yusuf el-Mansur(1184-1199) dönemlerinde devlet sınırları fazla genişlememekle birlikte, yönetimde istikrar korunmuştur.

Yusuf b. Abdülmümin iç isyanları bastırmış ve tüm yoğunluğunu Endülüs’e vermiştir. 567/1172 de İbn Merdeniş’in Doğu Endülüste’ki hakimiyetine son vermiştir. 

Ebu Yusuf El-Mansur Cezüretüşşarkıyye (Blear Adaları)’yi elinde tutan Murabıtlardan kalan Beni Ganiye ile mücadele etmiştir. Beni Ganiye’nin Tunus’a saldırısına mukavemet ile meşgulken Kastilyalı Hristiyanlar meydanı boş bularak Endülüs’e sefer düzenlemek için cesaretlendiler. Bu gelişme üzerine Cebel-i Tarık’ı geçen Mansur Kastilya ordusunu  Kurtuba’nın kuzeyindeki Erek bölgesinde yenilgiye uğrattı.

Mansur’un yerine geçen oğlu Muhammed Nasır Lidinillah (1199-1213) iki siyasi politika gütmüştür; bunlar Endülüs’te Erek zaferi sonrası bilenen Hristiyan birliği ile mücadele ve Ifrıkıyye’de Beni Ganiyye.[18] Nasır Endülüs’te Hristiyan birliği ile mücadelesinde gereken hassasiyeti gösterememiş, dikkatini bu mücadeleye verememiş ve Muvahhidlerin sayıca üstün olmasına rağmen İkab’da Müslümanlar hezimete uğramış ve bu yenilgi Hristiyanların güçlerinin artması yönünde bir eşik olmuştur. [19]

Nasır Lidinillah’dansonra  devlet yönetimine  geçen  deneyimsiz ve basiretsiz halifeler ve bunların kendi aralarındaki saltanat mücadelelerMuvahhidler’in son dönemlerinin çalkantılı ve karışık geçmesine sebebiyet vererek Endülüs’te Müslüman varlığının hakim güç durumunu kaybetmesine sebep olmuştur.

İdris b. Yakup Memun döneminin ayrı bir önemi vardır. Bu halife  dönemi ‘’Muvahhidler devletinin rota değişimi’’ olarak ifade edilir.[20] Bu dönemde devletin kurucusu İbn. Tumert’in ideolojisinden ayrılınmış, İbn Tumert ile ilgili tüm uygulamalar reddedilmiş ve İbn Tumert adeta lanetlenmiştir. İbn. Tumert’in ‘’İsmet’’ sıfatı taşımadığı, O’nun sıradan biri olduğu bu dönemde vurgulanmış hatta İbn Tumertsahtekar sayılmış, ismi devlete ait tüm nişanelerden kaldırılmıştır. İdris b. Yakup Memun’un bu politikası devletin kuruluş felsefesini sarsmış ,Tunus ve çevresinde İbn. Tumert zamanında bölgeye vali olarak gönderilen aileye mensup yönetici Ebu Zekeriyya Yahya El-Hafsi, Memun’un İbn. Tumert’i reddetmesi sonrasında İbn Tumert’in davasının sahiplenicisi olarak bağımsızlığını ilan etti. Hafsiler’in ardından Zeyyaniler ve Meriniler’in de Mağrib-i Aksa’da tarih sahnesine çıkmasıyla Muvahhitler devleti son buldu.[21]

2.2.Siyasi Bir Güç Olarak Endülüs’te Muvahhidler

Batı Endülüs’te Maliki fakihlerin baskısı sonucunda kendilerine alan bulamayan sufi bir hareket olan Müritler’in lideri Ebu’l Kasım Ahmed b. Hüseyin (ö 1151) Murabıtların hükümdarı Ali b. Yusuf b. Taşfin’in emriyle Merakeş’e getirilip hapsedilmiş yerine geçen İbn. Kasi hocasının tasavvufi söylemini sürdürmüş, yasaklanan Gazali’nin İhya-i Ulumid-din’ini okutmaya başlamış ve Murabıtlara karşı taraftarlar da toplayarak bir karşı güç haline gelmiştir. 

İbn Kasi müritleriyle birlikte Murabıtlar’a karşı bir ayaklanma başlatsa da müritleri arasında ikilik çıkmış önde gelen destekçilerinden Sidray Bin Vezir ve Ebu’lVelid Muhammed karşısına geçmiştir.  İbn Kasi hareketinde yaşanan bu bölünme karşısında;Murabıtlar’ı devirip yerine geçen Muvahhidler’den destek isteyerek,Muvahhidler’in Endülüs’e geçişlerinde davetçi oldu.Muvahhidler’in yardımıyla (Abdülmümin dönemi) Tarif ve Ceziretü’lhadra’yı ele geçirerek Şilb’e ulaştı ve kendini emir ilan ettederk adına para bastırdı ancak emir olduğu topraklardan İşbiliyye’yi fetheden Muvahhidler’i tebrik etmek için ayrıldığında şehir halkı O’na olan bağlılığından vazgeçip isyan etti. İbn Kasi bu isyanı bastırmak için Portekiz kralı Alfonso’dan yardım istedi. Bu tavrı sebebiyle Muvahhidler’le birlik olan Şilb halkı İbn Kasi’yi öldürdü. Böylece Müritler hareketi son buldu.

1149’da Kastilya-Leon kuvvetlerinin tehditleri karşısında KurtubalılarMuvahhidlere bağlılıklarını bildirdiler. Mağrib’in istikrarının sağlanmasının ardından peyderpey Endülüs Toprakları Muvahhidler’in kontrolüne girdi. 1157’de Hristiyanlar Kastilya-Leon krallığında VII. Alfonsonun ölümü üzerine çıkan taht kavgaları sonucu Muvahhidler’le anlaşma yaptılar. Bu barış ortamı Endülüs’te Muvahhidler’in yayılmasını kolaylaştırdı.

Portekiz cephesinde ise Muvahhidler oldukça zorlandı. 1158’de Portekiz birliği İşbiliyye’ye kadar gelerek Müslüman birliğine karşı üstün geldiler bu dönem Muvahhidler’in yönetimde deneyimsiz ve birbirine düşen halifeler dönemidir.

Muvahhidler’e karşı Endülüs’te en ciddi direniş Doğu Endülüs’te İbn. Merdeniş ve İbn. Hamuşk tarafından gösterildi.[22]

2.2.1.Muvahhidler’in Endülüs’te Müslüman Liderlerle Mücadeleleri

2.2.1.1.İbn Merdeniş ve İbn Hamuşk

‘’1160’lı yıllar boyunca Muvahhidler’in Endülüs’e hakim olma çabalarına karşı en ciddi direnişi Doğu Endülüs’te İbn. Merdeniş ve müttefiki İbn Hamuşk gösterdi. Onların hedefi, İdareleri altında bulunan Belensiye ve Mürsiye’nin yanında Gırnata, Kurtuba, Ceyyan hatta İşbiliyye’yi ele geçirip, Endülüs’ü Endülüslüler’in idare etmesini sağlamaktı. Bu amaca ulaşmak için Kastilya ve Aragon Krallıklarıyla iş birliği içerisinde oldular.’’ [23]Muvahhid ordusu Gırnata ve Karmune’de İbn Hamuşk’un hakimiyetine son verdi.İbn Medeniş kayınpederi İbn Hamuşk ile ittifak halinde hareket ediyorlardı.  İbn Merdeniş kayınpederi İbn Hamuşk’un yardımına gelse de sonuç değişmedi,

Halife Abdülmümin zamanında başlayan bu ikili ile mücadeleye, Abdülmümin’in vefatı üzerine Abdülmümin’in oğlu Halife Ebu Yakup Yusuf -babasıyla aynı kararlılıkta olmasa da- tarafından devam edilmiştir.

1169’da kayınpeder İbn. Hamuşk, kızını aşağılayarak olaylı bir şekilde boşayan İbn.Merdeniş ile ittifakını bozarak Muvahhidler’e itaat etti. İbn. Hamuşk’unMuvahhid ordusuna destek vermesi ve İbn. Merdeniş’in ordusunda çok sayıda Hristiyan’a yer vermesi ve Merdeniş’inBelensiye’ye hükmeden kardeşinin Muvahhidler’e bağlılığını bildirme kararıyla Merdeniş sorunu da ortadan kalkmış oldu.[24]

2.2.1.2.Beni Ganiyye

Beni Ganiye ailesi Endülüs’ün doğusunda Blear adaları olarak anılan; Mayurka, Menurka, Yasibe adalarında hakim olan Murabıtlar döneminde, Murabıtların atadığı vali ve onun soyundan gelen yöneticilerin adıdır. Muvahhidler döneminde bu aile Muvahhidler’e karşı Mağrib  ve Endülüs’te mücadele etmişlerdir. Bu mücadeler sırasında çeşitli işbirlikçileri olmuş ve bu işbirlikler Müslümanlar içim çeşitli sorunlara yol açmıştır.

Beni Ganiye ailesi dönemin Abbasi halifesine bağlılığını bildirmişler, Beni Hilal Arapları, Oğuz Türkleri ve İspanyol Hristiyanlarla Muvahhidler’ekarşı işbirliği yapmışlardır. Ifrıkıyye bölgesinde; Konstantin, Bicaye, Kabes, Kasfa gibi mühim şehirleri ele geçirmişlerdir. Halife Mansur onların Mağrin’den çıkmalarını sağlamıştır.

Halife Mansur, Beni Ganiye’ninMağrib’deki varlığını yok etmenin yolunu Beni Ganiye’ninCuzuruş-Şarkıyye’deki donanmasını yok etmekte bulmuştur. Beni Ganiye Muvahhidler’i Endülüs’teki Hristiyanlarla mücadeleden alı koyarak Hristiyanların  zaman kazanarak örgütlenmelerini ve cesaretlenmelerini sağlayan  Müslüman bir güç olarak tarihe geçmişlerdir.[25]

                     2.2.2.Muvahhidlerin Endülüs’te Hristiyanlarla Mücadeleleri

Muvahhidler’in devlet olarak ortaya çıktığı süreçte Endülüs’te Hristiyan devletler; en doğuda Katolonya, kuzeyde Kastilya, ve batıda Portekiz bulunmaktaydı. İbn. Merdeniş direnişinin zayıflatılmasının üzerine Halife Yusuf 1171 de büyük bir orduyla Endülüs’e geçti. Kastilya sınırlarındaki Vebze ve Kunka kalelerini ele geçirmek hedef olsa da Kastilya kralı VIII. Alfonso’nun ordusunun gücü sebebiyle umulan başarı sağlanamadı.

Endülüste kararlılığı zaman zaman sekteye uğratarak Hristiyanlar’ın cesaretlenmesini sağlayan Mağrib bölgesinde yaşananlar olmuştur. Halife Yusuf dört yıl İşbiliyye’de kaldıktan sonra Endülüs’ten ayrılarak Tunus’taki karışıklıklar da dahil Mağrib’deki sorunlar sebebiyle 1183’e kadar Endülüs’e geçemedi. 1184’te Endülüs’e geçen Muvahhid ordusunun Portekizliler’le yaptığı mücadelede Halife Yusuf ağır yaralanarak vefat etti. Yerine geçen oğlu Halife Ebu Yusuf Yakub ancak 1190’da Endülüs’le ilgilenmeye vakit bulabildi. Portekizliler Selahaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü alması üzerine hazırlanan Haçlı ordusu yardımıyla Şilb’i aldılar.

Kastilya Kralı VIII. Alfonsoise Muvahhidler’inTunus ve çevresindeki isyanlarla meşguliyetinden istifade ederek Muvahhidler’le yapılan anlaşmanın süresinin bitmesi sonrasında Kurtuba’yı yerle bir ettikten sonra İşbiliyye’ye geldi. Bunun üzerine Muvahhid halife Ebu Yusuf Yakub Kastilya kralı ile hesaplaşmak üzere yola çıktı. İki ordu Erek Kalesi cvarında karşılaştı.

2.2.2.1.Erek Zaferi

Halife EbuYusuf Yakup , Kastilya kralı ile hesaplaşmak için Endülüs’egeçti ve iki ordu Erek denilen mevkiide karşılaştı. Müslümanlar ihlas ve samimiyetle yaptığı bu mücadelede büyük bir başarı elde ettiler. Erek zaferini kazanan Muvahhidler ordusunda çok sayıda Türk(Guz) bulunmaktaydı.Bu savaş sırasında Hristiyanlar birbirleriyle mücadele içindeydiler. Muvahhidler bu bölünmüşlükten faydalanarak Leon  ile işbirliği yaptı karşılarında ise Kastilya-Aragon ittifakı vardı.

Bu zafer, Müslümanlar’ın büyük başarısı olması yanı sıra Hristiyanlar’ın birlik beraberlik kararlığını artırıp ileride daha büyük tehlike olmalarına sebep oldu.

Ebu Yusuf el-Mansur Endülüs’te dört yıl kaldıktan sonra 1198’de Merakeş’e döndü ve bir yıl sonra vefat etti. Yerine geçen En-Nasır lakaplı oğlu Ebu Abdullah Muhammed geçti. En-Nasır dönemi başlarında Endülüs’te işler sakin olmasına karşın Orta Mağrib’dede ,Blear adalarına hakim olan   Beni Ganiye ile mücadele ediliyordu. Bu mücadele sonucu Halife Tunus’un yönetimini Muvahhidlerin kuruluşunda rolü olan  EbuHafs’ın torunu Abdülvahid el-Hafsi’ye verdi.

Mağrib’de  karışıklık devam ederken Endülüs’te Kastilya krallığını Papa’nın da büyük desteğiyle büyük bir ordu hazırladı ve Endülüs topraklarına saldırdı. Nasır Lidinillah 1211’de Endülüs’e geçti ve Kurtuba’nın kuzeyinde İkab mevkiinde Haçlıları karşıladı.

                             2.2.2.2.İkab Hezimeti ve Sonuçları

1211’de Kurtuba’nın kuzeyinde İkab mevkiinde Haçlılar’la karşılaşan Muvahhid ordusu sonuçları Endülüs tarihini değiştirecek bir mücadeleye giriştiler. Bu savaşın ardından Endülüs üzerinde asırlardır üstün güç olan  Müslümanlar’ın geri çekilmesi başladığı gibi Hristiyanlar’ın güçlenme ve ilerleme süreci başladı.

Muvahhidler devleti İkab hezimeti sonrasında yıkılış sürecine girdi. Bu savaş sonrası başa geçen halifeler devleti toparlayamadıkları gibi kargaşaya ve bölünmelere sebep oldular. Mağrib’de karşılaşılan ciddi problemler sebebiyle Muvahhidler adeta koruyucu ellerini Endülüs’ten çektiler. Bu el çekiş Hristiyanlar’ın  daReconquısta dalgası için uygun ortam bulmalarını kolaylaştırdı. Karşılarında ciddi bir güç görmeyen Hristiyanlar ardı ardına Endülüs şehirlerinde hakimiyeti  ele geçirdiler.[26]

Endülüs’te İkap mağlubiyeti sonrası başlayan yıkılış Mağrib’de de başlamıştır. Halife Ebul’Ala İdris el-Memun büyük çoğunluğu Maliki olan Endülüs ve Mağrib’in desteğini almak için Muvahhidlerinkurucusu  İbn. Tumert’in prensiplerinden vazgeçerek O’nu lanetlemesi devletin parçalanmasına hizmet etmekten başka bir işe yarmamıştır.

Tunus’u Muvahhidler adına yöneten Muvahhidler’inkurucularından  Ebu Hasan el-Bağdadi’nin soyuna mensup Ebu Zekeriyya El-HafsiMemun’un devletin yönetiminde ‘’rota değişimi’’[27] yapmasına tepki göstererek İbn.Tumert’in yolunda gitmek kararlılığıyla  bağımsızlığını ilan etti. Mağrib bölgesinde Hafsiler’iZeyyaniler  veMeriniler izledi.

Meriniler 1269’da Merakeş’i ele geçirerek Muvahhidler devletine son verdi.

3-MUVAHHİDLER DÖNEMİ SOSYAL, EKONOMİK VE İLMİ HAYAT

Muvahhidlerdevleti  asıl desteğini İbn Tûmert’in mensubu bulunduğu Masmûdeli kabilelerden aldı. Devlet  teşkilâtının kuruluşunda  din faktörünün asabiyet faktöründen daha önemli olduğu görülür. Devletin kuruluş aşamasından itibaren meşverete, danışmaya büyük önem verilmekle birlikte İbn Tumert’ten sonra halife olanAbdülmüminin’inin oğlunu veliaht bırakmasıyla  devlet yönetimi saltanata dönüştü ve  geleneksel bir idarî yapılanma oluştu.

 Devlet işlerinde  Hz. Peygamber’in  uygulamaları örnek alınıyordu. Devlet başkanları için  İbnTûmert’in vasiyetine uygun bir yönetim anlayışının olması temel oluşturuyordu,  Halifelerin tuğrası “el-hamdülillâhivahdeh” idi. Halifeler haftanın belirli günlerini halkın şikâyetlerini dinlemeye tahsis etmişlerdi..Usre ve Eşyâh denilen önde gelen liderler beğenmedikleri halifeyi görevden alma yetkisine sahiptiler. Devletin kuruluşunda  çok sade olan saray teşkilatı, Muvahhidlerin Endülüs’le tanışmasının ardından gösterişli  ve komplex  bir hale geldi. . Devlet teşkilâtında Dîvânü’l-inşâ ve Dîvânü’l-ceyş mühim vazifeleri vardı. Halifelerin merasimleri ve resmî yazışmaları Dîvânü’l-inşâtarafındn yapılmaktaydı. .Dîvânü’l-ceyş kendi içinde Dîvânü’l-asker ve Dîvânü’t-temyîz olarak ikiye  ayrılmıştı. Askerlerin sayısı ve ihtiyaçları birinci kısmın, orduya kabul edileceklerin imtihandan  geçirilmesi ve “muvahhid” olduğunun tescili verilenlerin kayda geçilmesi  ikinci bölümün  sorumlulukları arasındaydı. Masmûdeli kabileler dışında  Kûmye ve Sanhâce’nin bazı kolları da ordu içinde önemli bir unsur  teşkil ediyordu bununla birlikte diğer etnik grupların mensuplarından, gönüllü mücahidlerden ve  devletin yıkılış sürecinde ücretli hıristiyan askerlerden oluşan farklı unsurlar da orduda görevlendirilmişti..

“Mahzen” adı verilen idarî sistem gerçek anlamda Muvahhidler döneminde kurulmuştur. ‘’Sözlükte “bir şeyi saklamak, biriktirmek” mânasına gelen hazn kökünden mekân ismi olan kelimenin terim anlamında ilk defa, AğlebîEmîri I. İbrâhim’in (800-812) Abbâsîbeytülmâline göndermek üzere içine zekât ve haraç vergilerini koyduğu demir sandıklar için kullanıldığı tesbit edilmiştir. Bu terimin IV. (X.) yüzyılın başlarından itibaren Abbâsî Devleti’nde para, mücevherat ve kıymetli eşyanın saklandığı, bazan vezirliğe de vekâlet eden sâhibü’l-mahzen tarafından yönetilen hazineyi ifade ettiği görülmektedir. Doğu İslâm dünyasında daha sonra kurulan devletlerde yerini “hazine” ve “hazinedar” kelimelerine bırakacak olan mahzen ve sâhibü’l-mahzen tabirleri Zengîler ve Eyyûbîler zamanında da kullanılmıştır.

Mahzen teriminin kapsamı, XII. yüzyılın ortalarından itibaren Fas’ta hüküm süren müslümanhânedanlarda aynı zamanda hazinenin beslediği idarî teşkilâtı yani hükümeti ifade edecek şekilde genişlemiştir. Temelleri Murâbıtlar zamanında (1056-1147) atılan ve Fas’ın Fransız himayesine girişine kadar devam eden mahzen teşkilâtı gerçek şekliyle Muvahhidler döneminde (1147-1269) kurulmuştur . Bu dönem tarihçilerinden Ebû Bekir b. Ali es-Sanhâcî, mahzen kelimesini idarî bir terim olarak “hükümet” karşılığında kullanan ilk müelliftir. Muvahhidler’in kurucusu Abdülmü’min el-Kûmî devletini teşkilâtlandırırken kabile reislerinden elli kişilik bir meclis oluşturmuştu. Muvahhid ordusunu teşkil eden kabileler kendilerine tahsis edilen topraklar için haraç vergisi ödemezlerdi. Askerî hizmetleri karşılığında vergiden muaf tutulan bu kabilelere “kabâilü’l-mahzen” deniyordu.’’[28]

Muvahhidler Devleti geniş bir coğrafyaya yayıldığı için  farklı etnik unsurları ve dinleri içinde barındıran bir yapıya sahipti. Berberîler, Araplar, Müvelledler (İspanyol asıllı olup sonradan İslam’ı kabul eden veya Müslüman babadan Hristiyan anadan doğanlara verilen isimdir) , Oğuz Türkleri (Guzlar Halife Mansur döneminde orduda görevlendirilmişler her ay düzenli maaş almaktaydılar.),Saklebîler ( Mecusilik veya Hristiyanlık dinini kabul eden Slav ırklarına mensup kişiler),  Sudanlılar (Toplum içinde hizmet sınıfı olarak kullanılıyorlardı cariye olarak tercih ediliyorlardı) Ehli Zımme (Kuzey Afrika’da sayıları az, Endülüs’te çok sayıda Yahudi ve Hristiyan vardı ve Endülüste yaşayanlara Müsta’reb deniliyordu)devletin hakimiyeti altında bulunan temel  unsurlardı. Yahudiler Muvahhidler’in Kastilya ile mücadelesinde Kastilya ile yakın ilişkiler kurdukları için halife El-Mansur sarı (başka bir rivayete göre mavi) elbise giymelerini emretmiştir. Yahudiler daha çok ticaret (İpekböcekçiliği, kuyumculuk, köle ticareti ellerindeydi.) ve bilimle ilgilenmişlerdir, Muvahhidler döneminde hakim güce tabii olarak statükolarını korumaya çalışmışlardır ve toplumda ayrıcalıklı yere sahip olmuşlardır, bu ayrıcalıklı durumları özellikle Gırnata’da Müslüman halk arasında tepki çekmiştir.[29]

Muvahhiddevletindeki  BerberîlerSanhâce, Masmûde ve Zenâte şeklinde üç temel kısma  ayrılmıştı. Bunlardan İbn Tûmert’innesebinin dayandığı Herga’yı da içine alan Masmûde nüfusun ana unsurunu  oluşturmaktaydı. Muvahhidler  tarihinde ayrıcalıklı  olan bir başka topluluk ise Abdülmü’min el-Kûmî’nin nesebinin dayandığıZenâte’denKûmye idi ve birçok Kûmyeli Abdülmü’min tarafından Merakeş’e getirilip orduda vazifelendirilmişti. Sosyal  hayatta Arap, Berberî ve Müvelled kökenlerine rağmen kendilerini  Endülüslü diye tanımlayan ve üstün  bir kültür ve medeniyet seviyesinde  bulunan kişilerin  mühim yeri vardı. Devlet yönetiminde, mimaride, güzel sanatlarda ve bilimde görülen Endülüs medeniyetinin etksiniKuzey Afrika’ya Fas, Merakeş, Tunus ve Bicâye gibi şehirlerde yaşayan bu göçmenler taşımıştır. Muvahhidler iktidarı ele geçirdiklerinde toplumun büyük çoğunluğunu teşkil eden müslümanlaryanında yahudi ve hıristiyanlar da bulunuyordu. Mansûr döneminde Mağrib’de ve Endülüs’teki Muvahhid ordularında hıristiyan askerlere yer verilmiş, hatta onlar için Merakeş’te bir kilise yaptırılmıştı. Muvahhidler zamanında özellikle Endülüs bölgesine deniz nakliyeciliği yapıldı ve güçlü donanmalarla Batı Akdeniz bölgesi kontrol altında tutuldu.’ İbn Haldûn, Muvahhidler’in donanmayı o zamana kadar bilinen en mükemmel duruma getirdiklerini söyler.’’[30] ‘’Muvahhidlerin gençlere denizcilik eğitimi için akademi kurdular. Ayrıca büyük bir deniz üssü olarak Cebel-i Tarık eteğinde Medinetü’lFeth’iinşaa etmişlerdir. Bu üs Hristiyanlarla yürütülen cihadda önemli rol oynamıştır.’’[31]

Muvahhidlerdevletinde  hermüslüman erkeğin İbn Tûmert’inakîdeye dair risâlelerindeki görüşleri öğrenmesi zorunluluğu bulunmaktaydı. Ancak katı dini uygulamalar zamanla toplum desteğini kaybettirdi.[32] Bu eğitimin yanı sıra camilerde ve medreselerde çeşitli  bilim dallarında Arapça olarak daha üst düzeyde  eğitim faaliyetleri  yapılıyordu. Muvahhidler,tefsir ve kıraat başta olmak üzere ilme büyük önem verilmiştir. Harâllî, Ebü’l-HaccâcYûsuf b. İmrân el-Mezdagī ve Ebü’l-Abbas Ahmed b. Fertût es-Sülemî ile Abdülcelîl b. Mûsâ el-Kasrî tefsirin, Ebû Bekir Yahyâ b. Muhammed el-İşbîlî ve Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Belensî gibi Endülüs kökenli âlimler kıraat ilmine büyük hizmetler etmişlerdir. İbn Tûmert’in Kur’an ve Sünnet’e dönüş çağrısı yapmasının neticesi  olarakMuvahhid yöneticileri Endülüslü Hadis alimlerinin  Mağrib’e gelmesini cazip hale getirerek  hadis çalışmalarının canlanmasını sağladılar. İbn Dihye el-Kelbî, İbnü’l-Kattân el-Mağribî, Abdülcelîl b. Mûsâ el-Kasrî ve Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed el-Murâdî el-Fâsî gibi hadis âlimleri Muvahhidler döneminde yetişmiştir. . İbn Tûmert’in fıkhî hükümlerin doğrudan Kur’an ve Sünnet’te dayandırılması prensibiMe’mûn dönemine kadar halifelerce uygulandı.. Bu uygulama çerçevesinde  Abdülmü’min ve Mansûr devirlerinde Kur’an ve Sünnet’ten uzaklaşmaları sebebiyle Mâlikî fakihlerinin fürûa dair eserleri imha edildi.. Fıkıhta Zâhirîlik yöntemi tercih edildi ve bu sahada Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Belensî el-Fâsî, Ebû İshak İbrâhim b. Ahmed el-Fâsî, İbn Dihye el-Kelbî gibi fakihler yetişti. Bununla birlikte Muvahhidler’infürû meselesindeki prensiplerine rağmen Mağrib ve özellikle Endülüs’te Mâlikîliği korudu. Kelâm  alanındaEş‘arîliğin ve Mu‘tezile’nin görüşleri nispeten özgürce  tartışılır oldu  ve yayıldı. Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Endelüsî, Ebû Amr Osman b. Abdullah el-Kaysî, İbnü’l-Kettânî (Muhammed b. Abdülkerîm el-Fendlâvî), Ebü’l-HaccâcYûsuf b. Abdüssamed el-Fâsî hem fıkıh usulünde hem kelâm alanında çalışmaları olan isimlerdi. Muvahhidler döneminde felsefe de yöneticilerin ilgisiyle itibar görür hale gelmiştir. Bu ilgi ve itibar görme sayesinde  İbnTufeyl ve İbn Rüşd’ün en değerli eserleri  Muvahhidler döneminde ortaya çıktı.   Tasavvuf bazı tepkilere rağmen varlık gösterdi. Siyer konusunda da önemli eserler ortaya çıktı Mağribli denizciler Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyılarının bir kısmını ve bunlara yakın adaları keşfettiler.  Ebû Mervân Abdülmelik b. Ebü’l-Alâ b. Zühr ve oğlu Ebû Bekir Muhammed, Vezir Abdülmelik b. Kāsım el-Kurtubî, İbn Tufeyl, Ebû Abdullah Muhammed b. Sahnûn, Ebû Ca‘fer Ahmed b. Sâbık el-Kurtubî ve İbn Rüşd gibi çoğu Endülüs kökenli aralarında kadınların da olduğupek çok hekim sarayda görev yaptı, Pek çok bimaristan inşa edildi. Kimya alanında İbnü’n-Nakarât el-Ceyyânî, İbnü’t-Tâtelî, Ebü’t-Tavâcîn el-Kutâmî önde gelen bilim adamları idi. Edebiyat sahasında da büyük gelişmeler oldu. İbn Hişâm el-Lahmî, Îsâ b. Abdülazîz el-Cezûlî, İbnü’l-Murahhal gibi dilcilerle Ebü’l-Abbas el-Cerâvî, Kartâcennî, İbn Habbâze ve özellikle Endülüs’te Hafsa er-Rekûniyye, Ebû Hafs İbn Ömer el-Kurtubî ve ZeynebbintZiyâd gibi çok sayıda şair yetişti.[33]

Muvahhid halifeleri görkemli saraylar inşa ettirmemişler, buna karşılık dünyanın en büyük camileri arasında yer alan, özellikle minareleriyle ünlü Tinmellel, Merakeş’tekiKütübiyye ve Rabat’taki Hassân camileri ile İşbîliyeUlucamii’nin örnek oluşturduğu dinî mimariye ve askerî mimariye önem vermişlerdir’’[34]‘’İşbîliye, Muvahhidler döneminde birçok imar faaliyetine sahne oldu, uzak mesafelerden su getirildi. Şehrin nüfusu arttı. Halkın gelir düzeyi yükseldi ve şehir “arûsubilâdi’l-Endelüs” (Endülüs ülkesinin gelini) diye tanınmaya başlandı. Muvahhidîn Camii olarak bilinen İşbîliye Camii yetersiz kalınca Ebû Ya‘kūbYûsuf, İşbîliyeUlucamii’nin yapılmasını emretti (567/1171). Caminin, çan kulesine dönüştürülen ve Giralda (Melviye) adı verilen minaresi İşbîliye’nin sembolü durumundadır. Şehrin en önemli yapılarından olan Alkazar (el-Kasr) Sarayı’nın yapımına Muvahhidler döneminde başlanmış, ancak hıristiyan hâkimiyeti zamanında tamamlanmıştır. Muvahhidler’inİşbîliye’de inşa ettirdiği eserlerin sonuncusu ve Alkazar’ın bir parçası olan Altın Kule (el-Burcü’z-zeheb, la Torro del oro) günümüze ulaşmıştır. 617’de (1220) İşbîliye’nin surları yenilendi. Şehir 597 (1200) yılında meydana gelen sel felâketinden, hıristiyan saldırılarının artmasından ve Muvahhidler Devleti’ndeki karışıklıklardan büyük zarar gördü. VII. (XIII.) yüzyılda İşbîliye’de tercüme okulları açıldı. Yıllarca devam eden savaşlar ve on sekiz ay süren kuşatmadan sonra Kastilya Kralı III. Fernando şehri ele geçirdi (646/1248). 400.000 kadar insan bölgeyi terketmek zorunda kaldı. İşbîliyeUlucamii, Santa Maria Kilisesi’ne dönüştürüldü. Merînîlerİşbîliye’yi ele geçirmek için çok gayret sarfettilerse de başarılı olamadılar.’’[35]

İşbîliye’den (Sevilla) bir görünüş.[36]

 

Muvahhidler dönemine ait Altın Kule ile (ön planda) Ebû Ya‘kūbYûsuf b. Abdülmü’min tarafından yaptırılan İşbîliyeUlucamii’nin günümüzde Santa Maria Kilisesi’ne çan kulesi olan minaresi[37]

TinmelUlucamii – Mağrib[38]

TilimsanUlucamii’nin minaresi[39]

(bk. ENDÜLÜS [Sanat]; İŞBÎLİYEKÜTÜBİYYE CAMİİMAĞRİB [Mimari]).

‘’Muvahhidler’inİkāb savaşına kadar Mağrib ve Endülüs’te sağladığı siyasî istikrar tarımda ve ekonominin diğer alanlarında etkisini göstermiş, bu bölgeler tarihlerinin en müreffeh dönemlerinden birini yaşamıştır. Mevcut bazı veriler Fas şehrinde Nâsır-Lidînillâh döneminde 3900 dokuma, 116 boya, on iki demir, yirmi yedi sabun, 400 kâğıt, seksen altı deri işleme, on bir cam ve 135 inşaat malzemesi atölyesi, 472 su değirmeni, 1170 fırın, 180 çömlekçi, 9082 dükkân ve iki darphâne olduğunu göstermektedir. Yine aynı verilerden şehirde doksan üçü umumi 135 hamam, seksen pınar, 785 cami ve 467 han bulunduğu öğrenilmektedir.’’[40]

 

 

 

Sonuç

Muvahhidler Devleti Mağrib’de Murabıtlar Devleti’nin dini uygulamalarına tepki olarak ortaya çıkarak, fikir mimarı İbn. Tumert’in Mehdiliğini kabul ederek, O’nun etrafında şekillenen bir siyasi gücün varlık göstermesi sonucu Murabıtlar devletini yıkıp yerine kurulan Berberi  bir  Müslüman Devlet olarak Mağrib-i Aksa’da kurulmuştur. Devletin kurulduğu Mağrib-i Aksa,İber yarımadasına coğrafi olarak yakın oluşu ve devirerek yerine geçtikleri Murabıtların Endülüs’teki Müslümanlar’ın da siyasi yöneticileri ve koruyucuları olmaları kendilerine de Müslümanları Hristiyanlar’a karşı koruma vazifesini doğal olarak yüklemiştir. Onlar bu vazifelerini yaklaşık olarak yüz elli yıl sürdürmeye gayret etseler de her büyüyen organizmanın başına gelen karmaşa , gerek iç gerek dış mücadeleler bu  devleti zayıflatmış ve sonra da ortadan kaldırmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

1- ADIGÜZEL Adnan , ‘’ Abdulmümin Bin Ali Döneminde Endülüs’’, Avrupa İslam Üniversitesi, İslam Araştırmaları, Yıl 4 Sayı 1 Mayıs 2011

2-  ADIGÜZEL Adnan, ‘’Muvahhidî Halifesi Abdulmümin’in Yönetim Anlayışı’’  e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: V, Nisan 2011

3- ADIGÜZEL Adnan, ‘’Abdullah B. Yasin Ve Murabıtlar Hareketi’’ İslami İlimler Dergisi, Yıl 7, Cilt 7, Sayı 13 (49-67), Yıl 7, Cilt 7, Sayı 13, (49-67)

4- ADIGÜZEL Adnan, ‘’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 16 Sayı: 51 Bahar 2012

5- ADIGÜZEL Adnan , ‘’Muvahhidler Devleti’nin Tarihi Sürecinde Rota Değişimi (İdris B. Yakup Me’mun Dönemi)’, Ekev Akademi Dergisi Yıl: 17, Sayı: 55, Bahar 2013)

 6- ADIGÜZEL Adnan,‘’BenîGâni̇yeAi̇lesi̇ ni̇ n Mağri̇b ve Endülüs’te Muvahhi̇dler Devleti̇ ’ne Karşi Siyasî-Askerî Mücadeledelesi’’, Ali Kanber İlyas’tan çev., Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 4, Cilt 4, Sayı 2, Güz 2018 (317-346)

7- ADIGÜZEL Adnan, ‘’ XII Yüzyıl Sonlarında Eyyübiler-Muvahhidler İlişkileri'’ ,18-03-2017 Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi, II. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu bildirimi

8- ADIGÜZEL Adnan, ‘’Hz. Osman Döneminde  Fetihler’’, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi/Aralık-2019 Cilt:11 Sayı:3,1173-1199

9- ADIGÜZEL Adnan, ‘’EL-Mehdi Muhammed İbn Tumert Ve Muvahhidlerin Kuruluşu’’ Ankara Üniversites,i Sosyal Bilimler Enstitüsü ,yüksek lisans tezi,Ankara-1998

10-Uçar, İlyas . "Bir Berberî Hanedânlık: Muvahhidler’’ (1147-1229)". Kalemname 4 / 7 (Temmuz 2019): 49-64 

11-İrfan AYCAN ,Tarihte Müslümanlar Yüzyıl Değerlendirmeleri, (Ankara: Otto Yayıncılık, 2020),

12-ŞEYBAN Lütfü, ‘Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü 2002

13-HAZAR Fatma,’’Endülüs’te Muvahhidler Dönemi Fıkıh-Siyaset İlişkisi ve Fürû-i Fıkha Yansımaları (İbn Tûmert’in Uygulamaları Özelinde), Tokat İlmiyat Dergisi, 10/2 (Aralık) https://dergipark.org.tr/ilmiyat

14- ÖZDEMİR Mehmet, "MUVAHHİDLER", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/muvahhidler (14.04.2023).

15- ÖZDEMİR Mehmet, "ENDÜLÜS", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/endulus (14.04.2023).

16- YİĞİT İsmail, "MURÂBITLAR", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/murabitlar

17- ÖZDEMİR Mehmet, "MUVAHHİDLER", TDV İslâm Ansiklopedisi,  https://islamansiklopedisi.org.tr/muvahhidler (18.04.2023).

18- HAREKÂT İbrahim, "MAĞRİB", TDV İslâm Ansiklopedisi, Htps://islamansiklopedisi.org.tr/magrib (18.04.2023).

20- ÖZDEMİR Mehmet, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi,(Ankara: TDV Yayınları 7. Basım)

21- YİĞİT İsmail, "MAHZEN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mahzen (28.04.2023).

22- SARP Ebuzer.’’Endülüs’te Murâbıtlar Ve Muvahhidler Dönemi Edebî Çevre’’,(Isparta ,Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel -  İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Doktora Tezi,2020)Https://Acikbilim.Yok.Gov.Tr/20.04.2002



[1]Mehmet ÖZDEMİR, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, (Ankara: TDV Yayınları, 7. Basım, 2022)

[4]Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi,203

[5]Adnan Adıgüzel , ‘’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’, Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 16 Sayı: 51 Bahar 2012 115

[6]Adıgüzel, ’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’

[7]Adıgüzel, ’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’

 

[8]Adıgüzel, ’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’

[9]Adnan Adıgüzel, ‘’Abdullah B. Yasin Ve Murabıtlar Hareketi’’ İslami İlimler Dergisi, Yıl 7, Cilt 7, Sayı 13 (49-67), Yıl 7, Cilt 7, Sayı 13, (49-67)

[10]Adnan Adıgüzel, ‘’Abdullah B. Yasin Ve Murabıtlar Hareketi’’

[11]Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, 186

[12]Adıgüzel, ’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’,118

[13]Adıgüzel,’Muvahhidler Hareketi’nin Doğuşu’’,119

[14]Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, 204

[15]Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi,205

[16]ÖZDEMİR Mehmet,  "MUVAHHİDLER", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/muvahhidler (26.04.2023).

[17]Adnan Adıgüzel, ‘’Muvahhidî Halifesi Abdulmümin’in Yönetim Anlayışı’’  e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: V, Nisan 2011

[18] MehmetÖzdemir,  "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/muvahhidler (26.04.2023

[19]Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, 229

[20]Adnan Adıgüzel , ‘’Muvahhidler Devleti’nin Tarihi Sürecinde Rota Değişimi (İdris B. Yakup Me’mun Dönemi)’, Ekev Akademi Dergisi Yıl: 17, Sayı: 55, Bahar 2013)

[21]MehmetÖzdemir,  "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi

[22]Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi,215-216

[23]Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, 216

[24] Mehmet özdemir,Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi, 216-219

[25] AdnanAdıgüzel ,‘’Benî Gâni̇yeAi̇lesi̇ ni̇ n Mağri̇b ve Endülüs’te Muvahhi̇dler Devleti̇ ’ne Karşi Siyasî-Askerî Mücadeledelesi’’, Ali Kanber İlyas’tan çev., Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 4, Cilt 4, Sayı 2, Güz 2018 (317-346)

[26]Mehmet özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarihi,219-236

[27]Adnan Adıgüzel , ‘’Muvahhidler Devleti’nin Tarihi Sürecinde Rota Değişimi (İdris B. Yakup Me’mun Dönemi)

[28]Mehmet Özdemir, "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi,

[29]YİĞİT İsmail, "MAHZEN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mahzen (28.04.2023).

 

 

[30]Mehmet Özdemir, "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi,

31Mehmet Özdemir, "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi

[32]Fatma Hazar, Endülüs’te Muvahhidler Dönemi Fıkıh-Siyaset İlişkisi ve Fürû-i Fıkha Yansımaları (İbn Tûmert’in Uygulamaları Özelinde, Tokat İlmiyat Dergisi, 10/2 (Aralık) https://dergipark.org.tr/ilmiyat

[33]EbuzerSARP,’’Endülüs’teMurâbıtlar Ve Muvahhidler Dönemi Edebî Çevre’’,(Isparta ,Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel -  İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 2020)

[34]Mehmet Özdemir, "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi,

 

 

[35]CÂSİM el-UBÛDÎ, "İŞBÎLİYE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/isbiliye (27.04.2023).

[36]CÂSİM el-UBÛDÎ, "İŞBÎLİYE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/isbiliye (27.04.2023

[37]CÂSİM el-UBÛDÎ, "İŞBÎLİYE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/isbiliye (27.04.2023

[38]İbrahim Harekât, "MAĞRİB", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/magrib#1 (27.04.2023).

[39]İbrahim Harekât, "Mağrib", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/magrib#1 (27.04.2023).

[40]Mehmet Özdemir, "Muvahhidler", TDV İslâm Ansiklopedisi,

https://islamansiklopedisi.org.tr/muvahhidler (26.04.2023).

 

Post a Comment

Daha yeni Daha eski